Postmodern yaklaşımları vurgulayan feministler, diğer feminist anlayışlarda olduğu gibi, erkekselliğin kadınsallığa tercih edildiğini öngören dikotomiyi eleştirmektedir (Peterson ve Runyan, 1994). Ancak, diğer feminist yaklaşımların savunduğu erkek, kadın, erkeklik ve kadınlık gibi cinsiyet kategorilerinin zamansız ve homojen oldukları fikrini kabul etmemektedirler. Postmodern feministlere göre, kadın kavramının monolitik bir bütün olarak inşası kadınların, Batılı liberal felsefe geleneğinin özneleri şeklinde tanımlanmalarını peşinen kabul etmek anlamına gelir. Evrensel doğruların varlığını reddeden postmodern yaklaşıma göre, bir kişinin muhtelif/farklı kimlikleri tarihsel olarak ortaya çıkan toplumsal ortamlar içerisinde sürekli bir yapılanma ve yeniden yapılanma sürecinden geçmektedir. Buna göre, “kadınlar” da tekdüze bir kategori değildir ve bütün kadınları karakterize eden “zorunlu bileşenler” söz konusu değildir. Onlar da sınıf, etnisite, cinsel tercihler, milliyet ve yaş itibariyle birbirlerinden ayrılırlar. Örneğin, postmodern feministlerden biri, Üçüncü Dünya ülkelerinde kadınların sünnet edilmesini Batı‟daki plastik cerrahi uygulamalarına benzeterek, bunun normal karşılanması gerektiğini iddia edecek kadar farklılıkları meşru görmektedir.
Uluslararası ilişkiler teorisinin genişlemeye karşı direnç göstermesine karşı çıkan postmodern anlayışa göre feministler, farklılıkların siyasi eylemde bulunma durumunda oldukça etkili olduğunu göz önüne almak zorundadırlar. Ancak, bu farklılıkların da bir sınırının olması gerekir; her ne pahasına olursa olsun gibi bir anlayış söz konusu olamaz. Değişimin kaçınılmaz gücü göz önüne alındığında, toplumların kültürlerinin ve geleneklerinin de değişebileceği unutulmamalıdır. Bu durumda değişimin yönü çok önemli olmakla birlikte, bu yönü belirlemek kolay değildir.
Postmodern feministler, Batı ülkelerinin beyaz erkeklerinin, kadınlar ve diğer renkteki marjinal insanlarla teorik bir diyaloga geçmesini gerekli görmektedirler. Özellikle Batı dışı dünyadaki feminist yazarlar, genelde Batılı, özelde ABD‟li feministlerin geri kalan dünyanın gerçekliklerini göz önüne almadan kuramlar geliştirdiklerini ve kavramsallaştırmalar yaptıklarını ileri sürerek eleştirilerde bulunmuşlar ve bu tekdüze feminist anlayışa tepki olarak da, çoğulcu bir bakış açısını yansıtan postmodern yaklaşımları benimsemişlerdir. “Hegemonik feminizm” olarak adlandırılan Batıcı anlayışa karşı çoğulcu alternatifler geliştirilmiştir. Bunlardan biri olan postmodern feminizm, çok sayıda gerçekliğin (rasyonalite ve güç, sevgi ve karşılıklı bağımlılık gibi) aynı anda var olabileceğini kabul etmektedir. Onlara göre, modernizmin “evrensel değerleri” ve Batılı değerler (Batılı kalkınma ve demokrasi modelleri ve Hıristiyan toplumsal reformları) bütün dünya kadınlarına teşmil edilemez; farklı kültürleri temsil eden kadınlar, farklı feminist versiyonlar geliştirebilirler.
Muhittin Ataman