Hz. peygamber de (s.a.s.), “Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir.” (Ebû Dâvud, Tahâret 41) buyurmuştur.
Yukarıda mealleri verilen ayet ve hadisten hareket eden Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebi âlimlerine göre, deniz hayvanlarının, yani suyun içinden başka bir yerde yaşayamayan hayvanların hepsi, nerede bulunursa bulunsun, ister balık şeklinde olsun, isterse başka cins ve şekilde bulunsun, helâldir, yenebilir.
Hanefi mezhebi, zikredilen naslarda helal olduğu belirtilen “deniz hayvanları” ifadesiyle balık türünün kastedildiği, dolayısıyla balık sınıfına girmeyen midye, kalamar, yengeç, ıstakoz, karides gibi deniz hayvanlarının helal olmadığı görüşünü benimsemiştir (Kâsânî, Bedâi’, V, 35).
Şafii mezhebinde konuyla ilgili şöyle bir ayrım yapılmıştır: Deniz canlıları sadece suda yaşayabiliyor ve sudan çıktığında boğazlanmış hayvan gibi kısa sürede ölüyorsa, şekline ve ölüm durumuna bakılmaksızın yenmesi helaldir. Ancak aslen suda yaşayan fakat karada da yaşayabilme özelliğine sahip olan hayvanlara gelince bunlardan eti yenen kara hayvanlarına benzeyenlerin yenmesi, boğazlanması şartıyla helal, eti yenmeyenlere benzeyenlerin yenmesi ise haramdır. Buna göre kurbağa, yengeç, kaplumbağa ve su yılanının yenmesi helal değildir (Remlî Nihayetu’l-Muhtac, VIII, 113,150-152.).
Hanefi birisi, midye yemek için Şafii mezhebine geçebilir mi?
İslam alimlerine göre mezhepleri ihtiyaç olmadan taklit etmek doğru değildir.