20. yüzyılda, öncülüğünü Betty Friedan‟in yaptığı liberal feministler, kadın ile erkek arasında bir fark olmadığı gibi, kadınların ikinci sınıf insan da olmadıklarını ve tarih boyunca seçkin erkeklerin sahip olduğu tüm ayrıcalıklara ve güce sahip olmaları gerektiğini dile getirmektedirler. Kadınların, özellikle siyasi birimlerin, kurumların ve organların karar verme pozisyonlarında bulunmadığını iddia ederek, onlara fırsatlar tanınmasını ve kadınların yüksek karar organlarında daha çok yer alması ve temsil edilmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar.
Bazı liberal akademisyenlere göre, 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişen feminizm hareketi 19. yüzyıldaki selefinin aksine, kadınlara eşit ölçüde tanınan medeni, siyasi ve ekonomik hakların, toplumlarının ev dışı hayatına katılmaları için onlara eşit fırsat sağlamaya yetmeyeceğini ileri sürerek ve bazı bakımlardan serbest piyasa mekanizmasının önünü kesecek başka ilave düzenlemeler savunarak yozlaştığını iddia etmektedir. Yani bu dönemde, kadınlara eşit hakların tanınmasını ve kadınlara yönelik ayrımcılığın kaldırılmasını yeterli bulan liberal feminizme eleştiriler yapılmaya başlanmıştır. Kadınlara yönelik ayrımcılığın, en azından gelişmiş dünyada resmi olarak büyük ölçüde ortadan kalktığı günümüzde, diğer feminist anlayışlara oranla ikinci planda kalan liberal feminizm, siyasi ve iktisadi kurumlarıyla birlikte liberal demokrasiyi kadınların kurtuluşunun ve cinsel eşitliğin gelişebilmesinin başlıca araçları olarak görmektedir.
Liberal feminizm, iki temel noktada diğer feminist anlayışlarından ayrılmaktadır: “Erkeklerle aynı medeni, ekonomik ve siyasi haklar verilmekte olmasına rağmen, kadınların maruz kalmaya devam ettikleri böyle bir ayrımcılığı ortadan kaldırmak için, piyasanın kısıtlanmasının gerekli veya arzu edilir bir şey olup olmadığı” ve “yaygın bir şekilde sürmekte olan geleneksel cinsiyet rollerinin varlığının ve bunun onaylanmasının, kadınların ev dışı hayata katılmalarındaki fırsat eşitliğinin reddedilmeye devam edilişinin kendiliğinden bir parçasını oluşturup oluşturmadığı ya da buna katkıda bulunup bulunmadığı”. Liberal feministler, herkes için talep ettiklerini kadınlar için de istemektedirler ve liberalizmin hakim olduğu ortamlarda, kadınlar dahil kimsenin olumlu veya olumsuz manada ayrımcı muameleye tabi tutulmaması gerektiğini ileri sürmektedirler.
ABD‟nin önde gelen muhafazakar feministlerinden Clare Booth Luce da aynı görüşü paylaşmaktadır. Ona göre,
“Siz sadece, erkeklere verilen fırsatın aynısını kadınlara da vermekle yükümlüsünüz ve onların doğasında neyin olup, neyin olmadığını çok çabuk fark edeceksiniz. Onlar, doğalarında yapacakları ne varsa onu yapacaklar ve siz onları engelleyemeyeceksiniz. Fakat siz ve onlar şunu da anlayacaksınız ki, onların doğasında olmayan şeyi, kendilerine imkan verilse bile yapmayacaklar ve siz, bunu yapmaya onları zorlayamayacaksınız”.
Liberal feminizme göre, geleneksel cinsiyet rollerinin büyük oranda devam etmesi, ev dışı hayata katılma konusunda kadınların erkeklerden daha az fırsat sahibi olmaya razı oldukları anlamına gelmez. Aksine, bu rollerin devamı, hayatlarını eşit ölçüde etkilemesi muhtemel olan bir temel duruma karşı, her iki cinsin üyelerinin verdiği tamamlayıcı cevaplar dizisinin sonucu olarak görülebilir. Çünkü geleneksel cinsiyet rolleri, onları üstlenenler tarafından gönüllü olarak kabul edildiği sürece fırsat eşitliğiyle bağdaşır”. Feminist liberaller de dahil olmak üzere, liberallere göre piyasa, tek başına en temel belirleyici ve dengesizlikleri düzeltici unsurdur. Serbest piyasa, hem kadınların fırsat eşitliğine sahip olmalarını sağlayabilir hem de devletlerarasındaki savaşları önleyerek uluslararası barışı da sağlayabilir.
Liberal feministler uzun bir süreden beri, kadınların devlet bürokrasisi ve güç yapılanması ile uluslararası örgütlerde eşit şekilde temsil edilmeleriyle savaşların sona erdirilebileceğini savunmaktadırlar. Ancak, bu anlayış ve beklenti daha çok Batılı kültürel feminizmin ahlak anlayışından kaynaklanmaktadır. Liberal feministler, siyasi ve askeri yapıların oluşumunu sorgulamadan, kadınların buralarda temsil edilmesini talep etmektedirler. Liberal feministlere göre, rasyonel bireyler için boy ve kilo gibi fiziksel görünümün önemli olmaması gibi, cinsiyet farkı da önemsizdir. Dolayısıyla, liberal ilkelerin cinsiyet farkı gözetilmeden uygulanması kadın eşitsizliğini ortadan kaldırmada yeterli olacaktır.
Muhttin Ataman