Herhangi bir mekânda maddi olarak bulunmak yaratılmışlara ait bir özelliktir. Allah yaratılmış bir varlık değil Yaratıcı’dır. Dolayısıyla O’na bir mekân nispet etmek doğru değildir. Allah bü tün varlığı var eden, onların varlığını ve hükümranlığını elinde bulundurandır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Göklerde ve yerde ne varsa O’na aittir.3 Bu açıdan, Allah’ı, yaratıp idare ettiği ve sahibi olduğu âlemde bir yere izafe etmek sağlıklı bir yaklaşım olamaz. Buna rağmen maalesef bazı âlimler şu ayet leri bizzat Yüce Allah’ın maddi anlamda gökte olduğuna delil getirmektedirler:“Allah arşa kurulmuştur.”“Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yeryüzü şiddetle çalkalanıyor. Ya hut göktekinin üzerinize taş yağdıran rüzgâr göndermeyeceğin den emin mi oldunuz? O zaman uyarım nasılmış bileceksiniz!”
“Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.” Ayrıca sözkonusu âlimler bu ayetlerle birlikte şu rivayeti de Allah’ın gökte olduğuna delil olarak kullanırlar:
“Adamın birisi Hz. peygamber (s.a.s.)’e gelerek, bir cariyem var, koyunlarımı otlatıyor. Yakınlarda bir koyunumu kaybetti. Kendisine “koyuna ne oldu?” diye sorunca, ‘kurt kaptı’ dedi. Koyunumun kaybolmasına üzüldüm. Bunun üzerine cariyenin yüzüne bir tokat vurdum. Bu davranışımın bir kefareti olarak mü’min bir köle azat etmeyi adadım. Onu azat edebilir miyim? diye sordum. Bunun üzerine Resulullah cariyeye: “Allah nere de?” diye sordu. O, “göktedir” deyince, bu cevap üzerine “ben kimim?” diye sordu. Cariye, “Sen Allah’ın elçisisin.” cevabını verince, Hz. Peygamber (s.a.s.) bana yönelerek: “Bunu azat et, zira mü’minedir” buyurdu.İslam âlimleri yukarıdaki ayetlerde ve bu rivayette geçen “gök te olan”dan maksadın, kim veya ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir: 1) Bundan maksat Allah’tır; ancak bu mecazi bir anlatım olup, amaç O’nun yüceliğinin ve gücünün sonsuzluğunu vurgulamaktır. Allah mutlak manada yü cedir, sonsuz ve sınırsızdır, zamanda ve mekânda olanlar ise sınırlıdır. Allah bu sınırlamalardan münezzehtir. Her ne kadar Kur’anı Kerim’de Allah’ın, arşa kurulup kâinatı yönettiği söy lenirse de, Arş’ın gökte olduğu söylenmez. Aksine Kur’an, Al lah’ın her yerde, gökte de yerde de olduğunu belirtir. 2) Mak sat gökteki meleklerdir. Onlar itaatkâr varlıklar olup Allah’ın emriyle yeryüzüne inerek kendilerine verilen görevleri yerine getirirler. O’nun emrinin dışına çıkmazlar. 3) Maksat Allah’ın gökten inen azabıdır. Allah’ın rahmeti ve nimeti nasıl gökten iniyorsa, O’nun azabı da inkârcı ve isyankârların başına gökten iner. Dolayısıyla eski ve yeni selefî zihniyetin, “gökte olan”ın Allah olduğu iddiası doğru değildir.Bizim nazarımızda yüceliğin en yüksek örneği sema olduğu için Allah’ın mutlak yüceliği de onunla anlatılmıştır. Mülk Sûresi’nin 16. ve 17. ayetlerinde geçen ِء َما الس في kullanımındaki في harfi, Allah’ın yüceliğinin görünen ve görünmeyen her şeyi içeriden ve dışarıdan kuşattığını, semanın yalnız üstünde değil, “içinde” de olduğu hükmünü, uluhiyyet ve yaratıcılığını birlikte anlamı; Bu eder. ifade gerçekleştirdiğini de göklerde O, “Hâlbuki Allah, yerde de. Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da.Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir.” ayeti destekler. O halde sadece “Allah yerdedir.” veya sadece “Allah göktedir.” şeklinde bir mekân ayrımına gitmek, O’nun mekândan münezzeh (berî) olarak her yerde hazır ve nazır olduğunu kabul etmemek ma nasına gelir. Bu sebeple, Allah’a belirli bir mekân nispet edecek anlayışlardan uzak durulmalıdır. Aynı şekilde, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, cariyeye, “Allah nerededir?” sorusuna, “Semadadır.” demesi ve belirli zamanlarda Allah’ın dünya semasına indiği ni ifade eden rivayetlerde geçen “sema” sözcüğü de, herhangi bir mekânda olmayı değil, Allah’ın yüceliğini ve büyüklüğünü vurgular.26 Dolayısıyla dinî metinlerde geçen “Allah semadadır.” sözü, Allah’a bir yer belirlemek için değil, O’nun yüceliğini ve egemenliğini anlatmak içindir.
“Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.” Ayrıca sözkonusu âlimler bu ayetlerle birlikte şu rivayeti de Allah’ın gökte olduğuna delil olarak kullanırlar:
“Adamın birisi Hz. peygamber (s.a.s.)’e gelerek, bir cariyem var, koyunlarımı otlatıyor. Yakınlarda bir koyunumu kaybetti. Kendisine “koyuna ne oldu?” diye sorunca, ‘kurt kaptı’ dedi. Koyunumun kaybolmasına üzüldüm. Bunun üzerine cariyenin yüzüne bir tokat vurdum. Bu davranışımın bir kefareti olarak mü’min bir köle azat etmeyi adadım. Onu azat edebilir miyim? diye sordum. Bunun üzerine Resulullah cariyeye: “Allah nere de?” diye sordu. O, “göktedir” deyince, bu cevap üzerine “ben kimim?” diye sordu. Cariye, “Sen Allah’ın elçisisin.” cevabını verince, Hz. Peygamber (s.a.s.) bana yönelerek: “Bunu azat et, zira mü’minedir” buyurdu.İslam âlimleri yukarıdaki ayetlerde ve bu rivayette geçen “gök te olan”dan maksadın, kim veya ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir: 1) Bundan maksat Allah’tır; ancak bu mecazi bir anlatım olup, amaç O’nun yüceliğinin ve gücünün sonsuzluğunu vurgulamaktır. Allah mutlak manada yü cedir, sonsuz ve sınırsızdır, zamanda ve mekânda olanlar ise sınırlıdır. Allah bu sınırlamalardan münezzehtir. Her ne kadar Kur’anı Kerim’de Allah’ın, arşa kurulup kâinatı yönettiği söy lenirse de, Arş’ın gökte olduğu söylenmez. Aksine Kur’an, Al lah’ın her yerde, gökte de yerde de olduğunu belirtir. 2) Mak sat gökteki meleklerdir. Onlar itaatkâr varlıklar olup Allah’ın emriyle yeryüzüne inerek kendilerine verilen görevleri yerine getirirler. O’nun emrinin dışına çıkmazlar. 3) Maksat Allah’ın gökten inen azabıdır. Allah’ın rahmeti ve nimeti nasıl gökten iniyorsa, O’nun azabı da inkârcı ve isyankârların başına gökten iner. Dolayısıyla eski ve yeni selefî zihniyetin, “gökte olan”ın Allah olduğu iddiası doğru değildir.Bizim nazarımızda yüceliğin en yüksek örneği sema olduğu için Allah’ın mutlak yüceliği de onunla anlatılmıştır. Mülk Sûresi’nin 16. ve 17. ayetlerinde geçen ِء َما الس في kullanımındaki في harfi, Allah’ın yüceliğinin görünen ve görünmeyen her şeyi içeriden ve dışarıdan kuşattığını, semanın yalnız üstünde değil, “içinde” de olduğu hükmünü, uluhiyyet ve yaratıcılığını birlikte anlamı; Bu eder. ifade gerçekleştirdiğini de göklerde O, “Hâlbuki Allah, yerde de. Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da.Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir.” ayeti destekler. O halde sadece “Allah yerdedir.” veya sadece “Allah göktedir.” şeklinde bir mekân ayrımına gitmek, O’nun mekândan münezzeh (berî) olarak her yerde hazır ve nazır olduğunu kabul etmemek ma nasına gelir. Bu sebeple, Allah’a belirli bir mekân nispet edecek anlayışlardan uzak durulmalıdır. Aynı şekilde, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, cariyeye, “Allah nerededir?” sorusuna, “Semadadır.” demesi ve belirli zamanlarda Allah’ın dünya semasına indiği ni ifade eden rivayetlerde geçen “sema” sözcüğü de, herhangi bir mekânda olmayı değil, Allah’ın yüceliğini ve büyüklüğünü vurgular.26 Dolayısıyla dinî metinlerde geçen “Allah semadadır.” sözü, Allah’a bir yer belirlemek için değil, O’nun yüceliğini ve egemenliğini anlatmak içindir.