Olymposlu tanrıların kuşağını başlatan ve tanrılarla insanların dünyasındaki egemenliğini ilan eden Zeus, tanrıçalarla gerçekleştirdiği evliliklerle Olympos kuşağına yeni tanrıların katılmasını sağlar. Öte yandan bu tanrıların birlikteliklerinden de Yunan panteonunun zengin tanrılar dünyası ortaya çıkar.
Olymposlu Tanrıların Özellikleri
Göğün tanrısı Zeus evrenin egemenliğini ele geçirdikten sonra doruğu göklere ulaşan Olympos’u kendine ikametgah olarak seçer; bu nedenle onun soyundan gelen tanrılar kuşağı Olymposlular olarak anılır. Yunan coğrafyasında Olympos olarak anılan birçok dağ vardır; ancak Zeus’un mekan olarak belirlediği dağın genellikle Tesalya’daki dağ olduğu var sayılır. Bununla birlikte Olympos zamanla belirli bir konumu tanımlamaktan çok “tanrıların yüce ikametgahı” ya da “yüksek makam” anlamında kullanılan bir deyime dönüşmüştür.
Yunan mitlerindeki tanrı anlayışı genel çerçevede insanlara içkin özellikler taşıyan bir varlık tasarımı sunar. Kaos’tan doğan Gaia ve ondan türeyen varlıkların oluşturduğu ilk tanrılar kuşağı doğa yasaları ve evrensel ilkeler bağlamında karşılık bulurken, Zeus’un iktidarı ele geçirmesiyle ortaya çıkan Olymposlu tanrılarla birlikte yaşadıkları olayların niteliği, insanların dünyasıyla doğrudan bağlantılı olarak gerçekleşmektedir. Ölümsüzlüklerinin yanı sıra farklı biçimlere bürünebilme en seçkin özellikleri arasındadır. Zeus’un kadınlarla birlikteliklerinde aldığı biçimler bu açıdan dikkat çekicidir. İnsanlar gibi giyinip kuşanır, aynı duyguları yaşarlar hatta yaralandıkları da olur. Vücutlarından kan yerine “ikhor” denilen bir sıvı akar. “Ambrosia” denilen tanrılara özgü bir yiyecek yerler ve yine onlara özgü bir içecek olarak “nektar” içerler.
Olymposlu tanrılar deyimi on iki tanrıdan oluşan tanrılar kuşağını tanımlamaktadır:Zeus, Hera, Demeter, Poseidon, Hades, Athena, Apollon, Artemis, Aphrodite, Hermes, Hephaistos ve Dionysos. Kimi kaynaklarda Dionysos’un yerini Hestia alır.
Olymposlu Tanrıların Özellikleri
Göğün tanrısı Zeus evrenin egemenliğini ele geçirdikten sonra doruğu göklere ulaşan Olympos’u kendine ikametgah olarak seçer; bu nedenle onun soyundan gelen tanrılar kuşağı Olymposlular olarak anılır. Yunan coğrafyasında Olympos olarak anılan birçok dağ vardır; ancak Zeus’un mekan olarak belirlediği dağın genellikle Tesalya’daki dağ olduğu var sayılır. Bununla birlikte Olympos zamanla belirli bir konumu tanımlamaktan çok “tanrıların yüce ikametgahı” ya da “yüksek makam” anlamında kullanılan bir deyime dönüşmüştür.
Yunan mitlerindeki tanrı anlayışı genel çerçevede insanlara içkin özellikler taşıyan bir varlık tasarımı sunar. Kaos’tan doğan Gaia ve ondan türeyen varlıkların oluşturduğu ilk tanrılar kuşağı doğa yasaları ve evrensel ilkeler bağlamında karşılık bulurken, Zeus’un iktidarı ele geçirmesiyle ortaya çıkan Olymposlu tanrılarla birlikte yaşadıkları olayların niteliği, insanların dünyasıyla doğrudan bağlantılı olarak gerçekleşmektedir. Ölümsüzlüklerinin yanı sıra farklı biçimlere bürünebilme en seçkin özellikleri arasındadır. Zeus’un kadınlarla birlikteliklerinde aldığı biçimler bu açıdan dikkat çekicidir. İnsanlar gibi giyinip kuşanır, aynı duyguları yaşarlar hatta yaralandıkları da olur. Vücutlarından kan yerine “ikhor” denilen bir sıvı akar. “Ambrosia” denilen tanrılara özgü bir yiyecek yerler ve yine onlara özgü bir içecek olarak “nektar” içerler.
Olymposlu tanrılar deyimi on iki tanrıdan oluşan tanrılar kuşağını tanımlamaktadır:Zeus, Hera, Demeter, Poseidon, Hades, Athena, Apollon, Artemis, Aphrodite, Hermes, Hephaistos ve Dionysos. Kimi kaynaklarda Dionysos’un yerini Hestia alır.