Görüleceği gibi, alınan gıdaların büyük bir ekseriyeti vücut sıcaklığının 36,5 ŞC de devamı yani idamesi için sarf edilmektedir. Çünkü, vücut belli sıcaklıkta olmazsa, hayatî faaliyetler devam etmez, durur.
Vücuttaki sıcaklık, gıdaların parçalanması esnasında yan mahsul olarak meydana getirilmektedir. Ayrıca kalbin çalışması, adalelerin çalışması gibi bütün faaliyetlerde kullanılan ATP’nin kullanılması esnasında yan ürün olarak, hararet yani sıcaklık ortaya çıkmaktadır.
Vücut istirahat halinde iken en çok ısı santrali diyebileceğimiz organlar; devamlı faaliyet halinde olan kalb, böbrekler ve beynimizdir. Ancak yürürken, iş yaparken, koşarken iş değişir. Bu sefer ana ısı yani hararetin kaynağı, menbaı, ısı santrali, o an kullandığımız ellerdeki ve ayaklardaki adalelerimizdir. Onun için yürürken, koşarken, bedenimiz ısınır, hatta terleriz.
Oruçlu şahsın ikindiden sonra hafifçe üşümesi, ısı santrali durumundaki organlardaki faaliyetin azalmış olmasındandır. Meselâ kalbin atışı azalmıştır. Böbrekler daha az süzüyor. Karaciğer az çalışır. Sindirim faaliyetleri azalmıştır. Şahsın istirahata meyilli olması adale faaliyetlerini de düşürmüştür.
Bütün bunlar şahsın vücut sıcaklığında hafif bir azalmaya yol açar, hafif bir üşüme şeklinde kendisini hissettirir.