Mani kimdir?
M.S. 216’da güney İran’da doğan Mani, Hıristiyan heterodoksisi içerisinde yer alan Elkesai mezhebine mensup bir aile içerisinde yetişti. Maniheist metinlere göre Mani henüz 5-6 yaşlarındayken, ağaçların kendisinin önünde eğilip yüceliğine şahadet etmeleri gibi çeşitli tecrübeler yaşıyordu. 12 yaşındayken Mani, “ikizim” adını verdiği ilahi bir elçi vasıtasıyla çeşitli ilhamlar almaya başladı. Yaklaşık 20 yaşında bu ilham alma tecrübesi tekrar başladı ve bundan sonra Mani, inanç sistemini şekillendirmeye ve bunu etrafa yaymaya başladı. Kral I. Şapur zamanında Mani’nin hareketine oldukça geniş bir tolerans gösterildi ve bu sayede o, başta İran olmak üzere çeşitli yörelerde dinini yayma fırsatı buldu. Nitekim I. Şapur’a olan minnet borcunu, ona atfen yazdığı Şapuragan isimli eserle bir bakıma ödemeye çalıştı. I. Şapur sonrası dönemde Maniheizme gösterilen tolerans bir müddet devam etti. Ancak I. Behram döneminde (274-277) buna son verildi. Özellikle imparatorluğun Mecusi başrahibi Kartir’in yayımladığı bir genelgede yer alan, Mecusiliğin dışındaki aralarında Maniheizmin de bulunduğu bütün dinlerin takibat altına alınması kararıyla, Maniheistlere karşı yoğun bir sindirme kampanyası başlatıldı. Nihayet Mani yakalandı, zindana atıldı ve 26 günlük zindan hayatı sonrası 276’da başı kesilmek suretiyle öldürüldü.
Kutsal kitaplar:
Eserlerinin büyük bir bölümünü Aramicenin doğu lehçesiyle yazan Mani, öğretilerini 7 kitapta bir araya getirmiştir.
Bunlar: 1) Hayat İncili 2) Hayat Hazinesi 3) Pragmateia 4) Sırlar Kitabı 5) Devler Kitabı 6) Mektuplar ve 7) İlahiler ve dualar kitaplarıdır.
Bunların dışında o, kendisini himaye eden I. Şapur’a atfen Pehlevi dilinde yazdığı Şapuragan isimli eserinde de yukarıdaki 7 kitabında ifade ettiği inanç ve öğretilerini özetlemiştir. Ancak Mani tarafından yazılan bu kitaplardan hiçbiri maalesef tam haliyle günümüze kadar ulaşmamıştır. Yakın zamanlara kadar bu literatürle ilgili bilgileri çeşitli Kilise Babaları ve Süryani ve Arap yazarların bazı eserlerinden öğrenebilmekteydik. Ancak 20. yüzyılın başlarından itibaren yapılan çeşitli araştırma ve kazı faaliyetleri sonucu Mani’nin talebeleri ve diğer Maniheist yazarlar tarafından yazılan binlerce sayfalık yazılı doküman elde edildi. Doğu Türkistan’da yer alan Turfan bölgesinden Cezayir’e kadar çok geniş bir bölgedeki çeşitli yerleşim merkezlerinde bulunan ve Kıptice, Süryanca, Uygur Türkçesi, Çince, Farsça ve Latince gibi çeşitli dillerde yazılmış olan bu literatür 7 başlık altında toplanır:
1) Mani’nin Mektupları 2) İlahi Kitabı 3) Kefalaya 4) Hayat İncili Yorumu 5) Köln Mani Kodeksi olarak bilinen Mani’nin hayatı ve Maniheizmin ilk dönemini konu edinen bir kitap 6) Vaazlar (Homilies) 7) Bazı fragmentler
Temel inançları:
Maniheist inanç esaslarının temelinde gnostik düalizm fikri mevcuttur. Bu düalizm, birbirine zıt iki asli prensip ve bu prensiplerin birbirleriyle olan ilişkilerine dair üç zaman tasavvuruna dayalıdır. İki asli prensip, ışık ve karanlık ya da iyilik ve kötülüktür. Nitelik olarak birbirinden tamamen farklı karakterlere sahip olan bu prensiplerin her ikisi de başlangıçsız ve sonsuzdur. Işık dünyasına hakim olan yüce ışık (nur) Tanrısı “Yüceliğin Babası”, “Işık Âleminin Kralı” veya kısaca “Tanrı” diye adlandırılır. Bazı metinlerde ondan, İran geleneğine uygun tarzda Zurvan ismiyle de bahsedilir. Yüce Tanrı, ulûhiyet, nur, güç ve bilgiden oluşan 4 kudrete sahiptir. Kendisinin başka ışık âleminde 12 aeon (ışık âlemi) bulunur. Hava, rüzgâr, ışık, su ve ateşten oluşan beş unsurdan müteşekkil olan ışık âlemi, ayrıca beş ilahi niteliğe de sahiptir. Bunlar akıl, düşünce, idrak, bilgi ve temkindir ve aslında yüce varlığın niteliklerinin bir açılımından ibarettir. Ayrıca bu âlem sevgi, iman, sadakat iyilik ve hikmet niteliklerine de sahiptir. Yüce Tanrı ile birlikte tüm ışık âlemi bir “hayat ağacı” olarak da tasvir edilir.
Temel ibadetler:
Maniheistler “Beş Emir” ve “Üç Mühür” kuralına uymakla yükümlüdürler. Uyulması gereken beş emir şunlardır:
a) Oruç, dua ve sadakaya devam etmek,
b) Yalan söylememek,
c) Herhangi bir canlıyı öldürmemek ve et yememek,
d) Temizlik ve saflığa dikkat etmek,
e) Mala mülke önem vermeyip fakirliği gözetmek, alçakgönüllü ve mütevazı olmak.