Bu görev ve sorumluluğunu yerine getirebilmek için akıl ve irade, peygamber ve kutsal kitaplarla kendisine rehberlik edilmiştir. Bu rehberler ışığında iman ve ibadet etmek, dinî emir ve yasaklara, helâl ve haramlara riayet etmek, Kur’an ahlâkını özümseyip özel, aile ve toplum hayatında kul ve kamu haklarına uymak temel görevidir. Bu açıdan kadın ve erkek arasında bir fark yoktur. Çünkü insan, kadın ve erkek cinsinin ortak adıdır. Her ikisi de bir erkek ve bir kadından yaratılmıştır (Hucurât, 13).
Biyolojik farklılık insan olma açısından artı veya eksi bir değer ifade etmez. Bu farklılık, yüce Yaratıcı’nın üstün varlığın devamını sağlamaya yönelik takdiridir. İnsanlık âleminin devamı için kadın olmazsa olmaz varlıktır. Onsuz insan nesli devam edemez. Allah’ın eşsiz kudretiyle anasız ve babasız olarak yaratılan ilk insan Âdem’i istisna edersek, varlık âleminde erkeksiz insan dünyaya gelmiş (İsa: Âli İmran, 59) ama kadınsız gelmemiştir. Gelmesi de mümkün değildir. Çünkü yüce Yaratıcı düzeni böyle kurmuştur. Onun için kadın; insanı rahminde taşıyan, sütüyle besleyen, büyüten, eğiten ve yetiştiren insanlık âleminin “ana” unsurudur.
Kur’an, kadını bize önce insan olarak takdim eder. Ana, nine, evlât, bacı ve eş olarak takdim edilişi bilâharedir. Kur’an’da “enNisa” (kadınlar) suresi vardır, ama “erRical” (erkekler) diye bir sure yoktur. Bu, kadınlar için bir onurlandırma ve kadınlarla ilgili devrimin bir sembolü ve işaretidir. Çünkü Kur’an’ın inmeye başladığı zaman diliminde kadınlar ikinci sınıf görülmüş, horlanmış, itilmiş, ezilmiş ve hakları gasp edilmişti (bk. Nahl, 58).
Nisa suresinin ilk ayetinde bütün insanların aynı kökten geldiği, kadınların da erkekler gibi aynı nefisten yaratıldığı bildirilmiş, erkek ve kadın her insanın hayata başladığı ana rahmine dikkat çekilmiştir. İlerleyen ayetlerde kadın hakları dile getirilmiş, tek evlilik tavsiye edilmiş, kadınlara mehirlerinin verilmesi emredilmiş, tonlarca mehir verilse bile geri alınması yasaklanmış, erkekler gibi kadınların da mirasçı olabilecekleri, kadınların mal, mülk, para ve servetlerinin zorla ellerinden alınmasının haram olduğu bildirilmiştir. Aile hayatının kuralları, ailede çıkan sorunların nasıl çözüleceği ve miras hükümleri açıklanmıştır (Nisa, 1, 34, 7, 1112, 1925, 3435, 127128, 176).
Kur’an; iman, ibadet, ahlâk, helâl ve haram gibi dinî her konuda kadın ve erkeği birlikte muhatap almıştır. Kur’an’daki “ey insanlar”, “ey müminler” gibi genel hitaplara kadınlar da dâhildir. Arap dilinin özelliği gereği Kur’an’da hitapların çoğunlukla eril sîgalarla yapılmış olması, erkeklere ayrıcalık verildiği anlamına gelmez. Söz gelimi, “Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz Nur’a/Kur’an’a iman edin.” (Teğabün, 8); “Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin.” (Bakara, 43); “Allah’a ve Peygambere itaat edin.” (Âli İmran, 132) emirlerindeki hitaplar, her ne kadar eril sîga ile zikredilmiş ise de ayetlerdeki iman, namaz, zekât, Allah ve peygambere itaat ile kadınlar da sorumludur. Hitaplar eril sîga ile yapıldığı için sadece erkekler sorumlu ve görevli zannedilmesin diye, Kur’an birçok ayette erkek ve kadınlara birlikte hitap etmiş, iman ve salih amel işleyenlere birlikte vaatte bulunmuştur.
“Mümin olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.” (Nisa, 124); “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim.” (Âli İmran, 195); “Erkek veya kadın, kim mümin olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (Nahl, 97); “Kim kötü bir amel işlerse, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mümin olarak iman edip salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.”
Ayetler açık seçik bir üslûpla kadın ve erkeği dinî sorumluluk, ceza veya mükâfat açısından eş değerde tutmaktadır. Aşağıdaki ayetlerde Kur’an, mümin erkek ve mümin kadınlara eril ve dişil sîgalarla hitap ederek, Allah katında erkek ve kadının aynı görev ve sorumlulukla mükellef olduğunu bildirmektedir:
“Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir. Allah erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşini vaad etti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir. Onlar için sürekli bir azap vardır.” (Tevbe, 6768); “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler vaad etti. Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.” (Tevbe, 7172); “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.”
“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.” (Nur, 31)
Görüldüğü üzere yüce Allah, kadın ve erkeğin her ikisine de ayırım yapmadan görev ve sorumluluk yüklemektedir. Şu ayet, kadın ve erkeğin dinî görev ve sorumluluğunu bildirme açısından Kur’an’ın en belirgin ayetidir:
“Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
İbadet, iyilik ve erdem sahibi olmak, bunlar sayesinde kulluk imtihanını kazanmak, yüksek manevî dereceler ve ödüller elde etmek ve kâmil insan olmak açısından kadınlar ile erkekler arasında fark yoktur. Kadınlar da erkekler de iyi insan, iyi Müslüman olma fırsat eşitliğine sahiptirler.
Kadınların İslâm tarihinde önemli hizmetleri vardır. Hz. muhammed (s.a.s.)’in iman çağrısına ilk icabet eden Peygamberimizin güzide eşi Hz. Hatice olmuştur. Onu sıkıntılı günlerinde o teselli etmiş, ona destek vermiş, devamlı onun yanında olmuştur. Cihat, infak, hicret ve sıkıntılara göğüs germe gibi ilk Müslümanların fedakârlıklarına kadınlar da katılmışlar, ayrıca itaat etmek üzere Peygamberimizle biat etmişlerdir: “Ey Peygamber! Mümin kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda, sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Ayette peygamberle biat etmeleri zikredilerek kadınlar onurlandırılmış ve özellikle altı günahı işlememeleri istenmiştir. Bunlar; şirk (Allah’a ortak koşma), hırsızlık, zina (evlilik dışı cinsel ilişki), çocukları öldürme (çağımızda kürtaj), iftira ve peygambere isyan.
Sonuç olarak; dinî görevler açısından kadın ile erkek aynı sorumluluğa sahiptir. Sadece yaratılış gereği bazı farklılıklar ile kadınlar için pozitif ayırımcılık denebilecek bazı muafiyetler getirilmiştir. Meselâ kadının yeme, içme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak dinen erkeğin uhdesine verilmiştir (Bakara, 233; Nisa, 34).
Kur’an, kadının iman edip Allah ve peygamberine itaat etmesini, Kur’an ahlâkına sahip olmasını, iyi bir anne, iyi bir eş, kısaca iyi bir insan, iyi bir Müslüman olmasını ister. Kadının ikincilleştirilmesini, ötelenmesini, horlanmasını, zulme uğramasını, şiddet ve baskıya maruz bırakılmasını, şehvet metaı gibi görülmesini ve reklâm vasıtası yapılmasını istemez.
Kur’an; değerli, üstün ve şerefli olmanın cinsiyette, ırkta, renkte, malda mülkte ve makamda mevkide değil, takvada olduğunu bildirir (Hucurat, 13). Erkeğe olduğu gibi, kadına da bu mesajı verir. Muttaki bir insan olmasını ister.