Camilerin inşa edilmesi kadar imar edilmeleri de önem taşır. Kur’anı Kerim’de; “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı verenve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” buyurulmaktadır. Ayeti kerîmede geçen mescitlerin imarı, genel olarak iki anlama gelir: Birincisi, camilerin onarımı, bakımı, yenilenmesi, tefriş edilmesi, temiz tutulması; ikinci anlamı ise mescitlerin manevi imarıdır. Manevi imar, camide ibadet edilmesi, cemaate devam edilmesi ve cemaatin varlığı ile olur. Cemaatin, toplumun her kesiminden inananı içermesi, camilerin manevi olarak da imarını sağlayacaktır.
Caminin manevi imarı için Hz. peygamber (s.a.s.)’den günümüze tüm fonksiyonlarının etkin hâle getirilmesi, kaybedilen yahut ihmal edilen uygulamaların yeniden canlandırılması ve ihtiyaç alanlarının dikkate alınarak yeni hizmet biçimlerinin oluşturulması gerekmektedir.
Caminin iç içe geçmiş pek çok fonksiyonu bulunur. İbadet, bilgi ve bütünleştirme merkezi olması, caminin en temel işlevidir. İnananların Yaratıcı ile buluştuğu, O’nun varlığını hissettikleri, O’nu yücelterek ibadet ettikleri mekânlar olma bakımından camiler, yüce Allah’ın evi olarak kabul edilir ve adlandırılırlar. Yeryüzü, mabet olarak telakki edildiği gibi cami de kâinatla benzerlikler gösterir. Öyle ki kubbesi, dünya semasını; sütun ve direkleri, yeryüzündeki dağları ağaçları; minaresi Allah’ın birliğini hatırlatmakta, bir diğer ifadeyle cami, sembolleşmiş mimari özellikleriyle kâinatın küçük bir örneği hâline gelmektedir.
İslam toplumunun odağında bulunan cami, insanı güçlü kılan, yaşamının nirengi noktası olan dinî bilginin merkezidir. Müslüman toplumlarda yaygın din eğitiminin isteyen herkese verilebildiği ve en kapsamlı uygulanabildiği bir yer olarak cami, bu fonksiyonunu hutbe, vaaz ve cami dersleriyle gerçekleştirir. Bayram ve Cuma namazlarına iştirak edenleri bilgilendirme, hutbe, namaz öncesi ve sonrasında öğüt ve nasihatte bulunma, vaaz ve belli bir program dâhilinde oluşturulan ders halkaları, cami dersleri olarak adlandırılmaktadır. Dinî bilginin ve bu bilgiye kaynaklık eden müktesebatın, kişinin iç dünyasına yön veren; çatışma, kaygı ve korkularını teskin eden, onu bilgisizlik ve yanlış bilgiye karşı güçlendiren etkileri söz konusudur. Her yaş grubundan ve eğitim düzeyinden insanın bir arada öğrendiği, yeni bilgilerle mücehhez olduğu cami, bu yönüyle hayat boyu öğrenme imkânını da sunmaktadır.
İbadetin de dinî bilgilenmenin de toplulukla birlikte ifa ediliyor olması, caminin çok önemli bir diğer fonksiyonuna zemin hazırlamaktadır. Bu, caminin toplumsal bütünleşme, birlik ve aidiyet duygusu kazandırmasıdır. Bayram coşkusu kadar kayıpların hüznüne de ev sahipliği yapan cami, toplumda ayrılık ve ayrımcılıklara sebep olabilecek her tür farklılığı kendi bünyesinde eritir, aynı kubbenin altında bir araya getirir. Çünkü cami, her türlü bireysel farklılığın önemini kaybettiği yerdir. Toplumsal konum, renk, ırk, cinsiyet, zengin ya da fakir, sağlıklı ya da engelli farkı gözetmeksizin bütün inananların bir araya geldiği, aynı safta omuz omuza Allah’ın huzuruna durdukları, ötekileştirmenin söz konusu olamayacağı yegâne mekândır. Bu yönü ile cami, hızla değişen zaman ve mekân algısı ile günümüzde daha çok yalnızlaşan insan için kendisinden farklı olanla tanışmayı, paylaşmayı ve toplumsal bütünleşmeyi sağlayan ihmal edilemez önemi haizdir.
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in örnekliğinde ve önderliğinde cami ve mescit; kadın, erkek ayrımı olmadan cemaatle ibadete katılım, dinî bilgi edinme ve toplumsal bütünleşme fonksiyonlarını gerçekleştirmiştir. Müslümanların ayetlerle buluştuğu, Resûli Ekrem’in tebliğine ev sahipliği yapan ilk mekân, Safa Tepesi’ndeki Erkam’ın evinde yapılan gizli toplantılardan başlayarak Medine’deki Mescidi Nebevi’ye kadar kadınlar cemaatle ibadete, bilgiye ve tebliğe muhatap olmada hep var olmuşlardır. Dinî bilgi, ibadet ve bütünleşmenin merkezi olan cami ve mescit, erkek için olduğu kadar kadın için de değişimin, topluma katılımın merkezi olmuştur. Kadınlar; Bayram, Cuma ve vakit namazlarında saf tutmuş, engellenmemiş, sorularını sorup bilgi sahibi olmuş, toplumsal meselelerde fikirlerini kınanmadan beyan edebilmişlerdir.
Ümmü Atıyye’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.), evlenmemiş genç kızlar ve hayız hâlindeki kadınlar dâhil hanımlardan bayramlarda namazgâha gelmelerini istemiştir. Hanımlar, erkeklerin arka tarafında durarak onların tekbir getirmelerine uyup tekbir getirmiş, onlarla birlikte bayram gününün bereketinden istifade etmek ve o günde günahlardan arınmak için dua etmişlerdir. “(Ancak) Hayız hâlindeki kadınlar namazgâhtan uzak durur, sadece cemaat tarafından yapılan duaya katılırlardı…” Bayram ve cuma namazlarına kadınların iştiraki, yaşadıkları toplumun bir parçası olmalarına, toplu dua ve ibadetle bu özel zaman dilimlerinin coşkusuna katılabilmelerine de imkân tanımıştır.
Asrı saadette ibadete ve cemaate katılım gibi kadınların eğitimi konusunda da cami önemli bir işleve sahiptir. Hz. Peygamber (s.a.s.), Mescidi Nebevi’de, haftanın bir gününü sadece kadınların eğitimine tahsis etmiştir. Bunun yanında kız çocuklarının ve kadınların eğitimiyle sadece kendisi ilgilenmemiş, özel kadın öğretmenler de görevlendirmiştir.
Caminin temel fonksiyonları asrı saadetten bugüne değişmemekle birlikte gündelik hayat pratiğinde cami merkezli din hizmetleri farklılaşmakta ve cami, yeni işlevler kazanabilmektedir. Bunun yanında Hz. Peygamber (s.a.s.) dönemine göre caminin bazı fonksiyonları ihmale uğrayabilmiştir. Nitekim caminin temel anlamında ifadesini bulan, toplayan, bir araya getiren ve birleştiren işlevinin, günümüzde özellikle kadınların cemaate katılımı ve camiye devamını sağlama noktasında yeniden canlandırılması gerekmektedir. Günümüzde kadınların ibadet amacıyla camiye devamları Ramazan ayında olmaktadır. Kadın cemaate yönelik vaaz ve irşat faaliyetleri de yürütülmektedir.
diyanet İşleri Başkanlığı, camilerde ifa edilen faaliyetlere kadın cemaatin katılımını artırmaya yönelik bir dizi tedbir almıştır. 2011 yılı IX. Müftüler toplantısında, “dinî duyarlıklarıyla her zaman tebarüz eden kadınların camiye, cemaate ve cuma namazlarına katılımlarını teşvik etmek, bu amaçla camilerde kadınlara ayrılan fiziki ortamların başta Ramazan ayı olmak üzere iklim şartlarını da dikkate alarak talebe paralel bir şekilde düzenlenmesi, geliştirilmesi ve uygun imkânlar sağlanması için gerekli girişimlere başlama kararı almıştır.” “Camilerin, İslam kültür ve medeniyetinin kadim estetik anlayışı doğrultusunda inşa edilmesine ve kadın, çocuk, yaşlı ve engellilerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak düzenlenmesine özen gösterilmelidir.” kararı ile de kadın cemaatin camiye iştirakini engelleyen sebepler izale edilmeye çalışılmıştır.
Başkanlığın yayımladığı genelgeler ile de kadınların cami hizmetlerinden daha çok, sağlıklı ve yeterli seviyede yararlanmalarını temin etmek için Cuma, bayram ve vakit namazlarını kılabilmelerini sağlayacak uygun yer tahsisi, abdest alma yerlerinin hazırlanması, kadınlara ayrılmış bölümlerin iyileştirilmesi ve bu çalışmaların takibi hedeflenmiştir. Alınan kararlar ve gerçekleştirilen uygulamalar ile İslam medeniyetinin estetik simgesi camide günümüz insanının ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak temizlik, ses düzeni ve ısınma gibi hususları dikkate alan bir yapı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Alınan tedbirler ve gerçekleştirilen uygulamalarla kadınlar camilerde yer buldukça İslam kardeşliğinin, aynı kıbleye yönelmenin, aynı kubbe altında tekbir, tesbih ve tezkir ile ümmetin bir parçası ve yüce Yaradanın misafiri olmanın gücünü ve anlamını daha derinden hissedeceklerdir. Diğer yandan cemaatin, kadının camideki varlığına alışması, toplumsal hayatta sağlıklı bir kadın telakkisi oluşturacak, kadının yerini daha anlamlı kılacaktır. Böylelikle cami, hem şehirde hem taşrada kadının toplumsal hayata katılmasını sağlayan önemli bir uygulama alanı olacaktır. Kadın konusunda dinî söylem dilinin Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ve vahyin diline uygun hâle gelebilmesinde de kadınların cami cemaatinin bir parçası olmalarının katkı sağlayacağı muhakkaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, caminin kadınlara yönelik vaaz ve irşat faaliyetlerini de artırmaya çalışmaktadır. Böylelikle caminin ibadet amaçlı standart yapısının aşılarak genç, yaşlı, kadın, erkek bütün Müslümanlar tarafından din eğitimi hizmetinin alınabileceği nitelikte olması hedeflenmektedir. Zira İslam dini, kadın, erkek bütün Müslümanları eğitim ile yükümlü tutmuş, bu konuda kadın ile erkek arasında herhangi bir ayrım gözetmemiştir. Buna ilaveten kadın eğitiminin, çocuk ve ailenin eğitimi üzerinde de önemli bir etkisi vardır. Bu sebeple kadınların cami merkezli yaygın eğitime katılmaları özellikle önemlidir.
Cemaatle ibadet etmeye, dinî bilgiye ulaşmaya imkân veren cami, inananın yaşadığı toplumla bağlarını güçlendirdiği gibi kendi iç dünyası ve Yaradan ile de bağını kuvvetlendirecektir. Allah Resûlü (s.a.s.) bu durumu, yüce Allah’ın evine gelene özel bir lütfu olarak izah eder. Öyle ki, gökteki yıldızların yer ehlini aydınlattıkları gibi, camiler de gök ehlini aydınlatırlar. Bu lütuf ve nimetten Allah’ın kadın kullarının da layıkıyla istifade etmesi, bunun için gerekli şartların hazırlanabilmesi cami hizmetlerini yürütenler üzerinde bir sorumluluktur.
İnsanlık tarihinin üç mescidi, Mescidi Aksa, Mescidi Haram ve Mescidi Nebevi, toplumsal engellemelere rağmen mescide adanan Hz. Meryem’i, ıssız çöllerde Kâbe’nin yanında sığınan Hz. Hacer’i, ibadette, ilimde mescidi mesken tutan Hz. Aişe ve sahabe hanımları akla getirmektedir. Bugünün inanan kadınları da inşasından imarına kadar camiye hizmetkâr ve cemaatinin bir parçası olmakla mükelleftirler. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Biriniz camiye girdiğinde; Allah’ım, bana rahmetinin kapılarını aç, çıktığında ise Allah’ım, senden senin lütfunu istiyorum desin” tavsiyesini dillerde ve gönüllerde tatbik edebilmek ancak Babü’nNisâ25’nın hiç kapanmaması ile olacaktır.