Sökmen, Büyük selçuklu sultanı Meliksah’ın amcasının oğlu Kutbeddin İsmail’ln kölesi idi. Bu yüzden Sökmen el-Kutbî diye tanındı. Kendisini yetiştirip, muhammed Tapar’ın kumandanlarından oldu. Adaleti ve iyiliğiyle söhret kazanan Sökmen, Mervânîler’in Ahlat emiri halka kötü davranınca, bu şehre cagrıldı ve ordusuyla o sıralarda Doğu Anadolu’nun en kalabalık ve müstahkem bir şehri olan Ahlat’a geldi. Savaşmadan şehri teslim aldı. O zamanlar Azerbaycan ve Erran (Karabağj) meliki olan Muhammed Tapar, bu hizmetlerinden dolayı Ahlat ve Van çevresine, Sökmen’i vali tayin etti. Böylece 1100 (H. 494) senesinde Ahlatşâhlar Devleti’nin temeli atılmış oldu.
Gittikçe kuvvetlenen Sökmen, ülkesini genişletmeye başladı. Önce Meyyafankin üzerine yürüdü. Buranın valisi Atabeg Humartas, açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalınca şehri teslim etti. Sökmen buraya kölesi Oğuzoğlu’nu vali tayin etti.
1109 (H. 503) senesinin sonlarına doğru Sultan Muhammed Tapar, Ahlatşâhi Sökmen’e ve Musul emîri Mevdud’a mektup yazıp, haçlılara karşı savaşmalarını emretti. Bu istek üzerine Sökmen el-Kutbî ve Mevdud, Artuklu İlgazî’nin de kendi birliklerine katılmağiyla haçlılara savaş açtılar ve Urfa’yı kuşattılar. Urfa kuşatması iki ay sürdü. Haçlılara yardım kuvveti geldiğini gören Türk muttefik kuvveti muhasarayı kaldırarak, Harran’a doğru geri çekildi. İki ay süren muhasarada Türk askeri epey zşyiat vermiş ve yorulmuştu. Askerlerini daha fazla zayi etmek istemeyen üç komutan, çekilmeyi daha uygun buldular.
Sultan Muhammed Tapar, 1111 (H. 505) senesinde Musul emiri Mevdud komutasında bir orduyu haçlılara karşı görevlendirdi. Hasta olmasına rağmen Sökmen de askerleriyle birlikte bu orduda yer aldı. Fakat 1112 (H. 506) senesinde ordu haçülarla çarpışırken, vefat etti. Sökmen’in cenazesi askerleri tarafından Ahlat’a götürülerek defn edildi. O’nun zamanında Ahlatşâhlar Beyliği, baskent Ahlat olmak üzere Malazgird, Ercis, Adilcevaz, Eleskird, Van, Tatvan, Erzen, Bitlis, Mus, Hani, Meyyafarikm ve Bargiri şehirlerini elinde bulunduruyordu.
Sökmen’in yerine oğlu İbrahim geçti. Başarısız yönetimi yüzünden İbrâhim zamanında Ahlatşâhlar Beyliği zayıfladı ve topraklarının bir kısmını kaybetti. Annesi inang Hatun’un devlet idâresini ele geçirme arzusu, beyliğin zayıflamasında büyük rol oynadı. Bitlis beyi Hüsamüddevle, bu durumu fırsat bilerek istikbalini îlan etti. İbrahim Bey, Husamuddevle üzerine yürüyerek mağlubetti ve Bitlis’i tekrar aldı. İbrahim Bey, devletini eski durumuna getirmek için çok palıştı. Artuklu Beyi Davud ile 1125 (H. 519) senesinde Gürcistan seferine katıldı. Başarısızlıkla sonuçlanan bu seferden bir süre sonra oldu.
İbrahim Bey’in ölümü üzerine yerine kardeşi Ahmed geçti. Ahmed’in beyliği on ay kadar sürdü. Inang Hdtun siyaset sahnesine tekrar çıkarak, torunu İkinci Sökmen Bey’i başa geçirtti. Çocukyasta olan İkinci Sökmen Bey’in yerine, beyliği Inang Hatun idare etmeye başladı. Fakat beyliğin ileri gelenleri Inang Hatun’u oldurerek, devlet idâresine karışmasını önlediler.
Ahlatşâhlar Beyliği, çocukluk dönemi hariç, İkinci Sökmen bey zamanında en iyi devresini yaşadı. İkinci Sökmen bir ara Sasunlulara esir düştü ise de, Artuklu Beyi Timurtas’ın yardımıyla esaretten kurtuldu. Musul Atabegi imadeddin Zengi’nin ölümünden sonra, İkinci Sökmen, ona aid olan Hizan ve Maden’i ele geçirdi. Bu sırada Artuklu beyi Kara Arslan; Malazgirt ve Tutab şehirlerini Ahlatşâhlardan aldı. Artuklulardan Necmeddîn Alp’in aracı olmasıyla, Kara Arslan ele geçirdiği yerleri geri verdi.
1161 (H. 555) senesinde Gürcüler, Anî’yi ele geçirince, Ahlatşâhlar beyi ikinci Sökmen, diğer Türk beyleriyle Gürcistan seferine çıktı. Bu seferde ikinci Sökmen büyük bir hezimete uğradı. İki yıl sonra tekrar birleşen Türk beyleri Gürcistan’a yeni bir sefer düzenlediler ve Gürcüleri yenilgiye uğrattılar. İkinci Sökmen, Ahlat’ta parlak törenle karşılandı. On iki yıl sonra Azerbaycan atabegi Şemseddin ildeniz, ikinci Sökmen’i Gürcülere karşı yardıma çağırdı. Nahcivan’da toplanan Türk orduları Taryalis ovasına kadar ilerledi. Gürcu kralı savaşmaya cesaret edemedi ve or man lik bir bölgeye kaçtı. Türk ordusu pek çok ganîmet elde ederek geri döndü.
Bu sırada Selahaddin-i Eyyubî, 1174 (H. 570) senesinde bağımsizlığını îlan ederek Eyyubî Devleti’ni kurdu. Ülkesini genişleten Selahaddin Eyyubî, Doğu Anadolu’yu da topraklarına katmak istiyordu. Selahaddin Eyyubî, Musul’u kuşatınca, Atabek İzzeddin Mes’ûd diğer Türk beylerinden yardım istedi. Halife Nasir, ikinci Sökmen ve Atabek Kızıl Arslan’ın aracı olmasıyla, Selahaddin Eyyubî Musul kuşatmasını kaldırdı ve dönüşte Sincan’ı kuşattı. Atabek Mes’ûd, yine ikinci Sökmen ve Artuklu beyi ilgazi’den yardım istedi. İkinci Sökmen, Selahaddin Eyyubî’yi bu muhasarayı kaldırması için iknş edemedi. Bunun üzerine ikinci Sökmen, Atabek Mes’ûd, Artuklu beyi ilgazi ve Erzen beyi Devlet-sah ile birleşti. Ordu Harzen mevkiinde buluştu. Fakat Selahaddin Eyyubî Sincan’ı alıp, ikinci Kılıç Arslan’ın kendisine karşı ittifak yaptığını öğrenerek geri çekildi. Bu sırada Artuklu beyi Kutbeddin ilgazi oldu ve yerine, oğlu Husameddin Yavlak Arslan geçti. İkinci Sökmen, Yavlak Arslan’ın dayısi idi. Bu sebeple Artukluların idaresine karıştı. Fakat çok geçmeden 10 Temmuz 1185 (H. 581) yılında vefat etti.
İkinci Sökmen’den sonra tahta geçecek bir kimsenin olmayısi, Selahaddîn Eyyubî’ye arzusunu gerçekleştirme fırsatı verdi. Amcasının oğlunu bir ordu ile Ahlat üzerine gönderdi. Fakat Ahlatşâhlar’ın dirayet ve kuvvet sahibi beyi Seyfeddîn Begtimur, duruma hakim olarak tahtı ele geçirdi. Yedi senelik bir iktidardan sonra, 1193 yılında damadı Aksungur tarafından tahttan indirildi. Aksungur, kyınpederinin yerini aldı ve kyınbiraderini hapsetti. 1197 (H. 594) senesinde ölen Aksungur’un yerine, Sökmen’in kölesi Ermeni asıllı Atabek Kutluş geçti. Yedi günlük bir saltanattan sonra halk tarafından tahttan indirildi. Yerine Begtimur’un oğlu Muhammed geçti.
Muhammed Bey zamanında Gürcüler iki sefer Ahlatşâh topraklarına saldırdılar. Birisini Erzurum meliki Tuğrul Şah’ın yardımı, diğerini de din adamlarının askeri teşvikiyle geri puskurttu. Fakat Muhammed Bey, Atabek Kutluğ’u öldürünce, halk ve asker aleyhine döndü. İkinci Sökmen’in yeşeni olan Artuklu beyi Arslan, Ahlat’a çağrildi. Bu sırada tahtı ele geçirmek isteyen Sökmen’in komutanlarından İzzeddîn Balaban, Ahlat’ı ele geçirerek duruma hakim oldu. Muhammed Bey’i bir kaleye haps etti. Bunu fırsat bilen Necmeddîn Eyyubî, Ahlat’a hücûm etti. İzzeddin Balaban, Erzurum meliki Tuğrul Şah’dan yardım istedi. Tuğrul Şah Ahlat’a geldi ve İzzeddîn Balaban’ı öldürdü. Fakat halk tarafından şehre sokulmayınca geri Erzurum’a döndü. Halkın kendisini davet etmesi üzerine, Necmeddîn Eyyubî 1207 (H. 604) senesinde Ahlat’a geldi ve şehri teslim alarak Ahlatşâhlar Devleti’ne son verdi.
Kültür ve medeniyet: Her Türk-İslâm devleti gibi, ülkelerin tamiri ve insanların maddî ve manevî refaha ulaşmasını gaye edinen Ahlatşâhlar da, belde halkını huzura kavuşturmak için ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Hükümdar ailesi ve çevresindeki devlet büyükleri, sanlarına yaraşır eserlerle beldelerini süslediler. Ahlat, Bitlis, Musgibi hakimiyet sahalarına giren şehirlerde camiler, hastahaneler, hamamlar, koprü ve medreseler yaptırarak halkın sosyal ihtiyaçlarını gidermeye calıştılar. Şehirlerin kale ve surlarını tamir ile de sayunma tedbirleri aldılar. Emirlerinde bulunan insanların eğitimine çok ehemmiyet verdiler. Onların dinlerini en iyi şekilde öğrenmelerini te’min için, üstün vasıflara haiz din adamı yetiştiren medreseler açtılar. Toprakların en iyi şekilde değerlendirilmesi için zirai çalışmalara ehemmiyet verdiler. Elde edilen urun ve te’min edilen huzurla, insanlar refah içinde yaşadılar. Sağlanan refah sayesinde kültür faaliyetleri hızlandı. Ahlat’ta yetişen alimler ve san’atkarlar, çevre memleketlere yayıldılar. İlmi ile amil alimlerin ve mücahid gazîlerin yurdu olarak tanınan Ahlat, Kubbet-ül-İslâm adıyla anılmaya başlandı. Ahlat’tan; Safiyuddîn Ebu’l-Berekat, Şeyh Mü’min ed-Darir, Yahyâ bin Ahmed Hudadad, Muhammed bin Melikdad gibi alimler yetişti. Konya Alaeddin Camiinin mimari Hacı el-Ahlatî, Tercan’da Mama Hatun türbe ve kervansarayının mimari Mufaddal el-Ahlati ve Divriği Dârussifasi’nin mimari Hurremsah el-Ahlati gibi san’atkarlar, Ahlat’ta meydana gelen kültür ve medeniyet muhitinde yetiştiler. Yine kimyager İbrahim bin Abdullah da Ahlatlı olup, boyacılıkta bilhassa laciverd imalinde mahir, tıp ve başka ilimlerde meşhûrdu.
Ahlatşâhlar, kuzeyde Gürcülere, güneyde ve batıda haçhlara karşı mücadele ediyorlardı. Topraklarında Ebu İshak Kazerunî hazretlerinin yolunda olan dervişler vardı. Bu mübarek insanlar sayesinde asker arasında cihad ruhu canlılığını daima korudu. Hükümdarlar, onlara hususi dergahlar yapar, hürmet gösterirlerdi.
Çok çalışkan olan Ahlatlılar, Van-Tatvan-Vastan limanları arasında, Ahlat Ercis arasında büyük gemiler çalıştırdılar. Ticaret yaptılar. Van Gölunde acemiliklerini çıkaran Ahlatli gemiciler, Karadeniz’de de ticari faaliyetlere giriştiler. Tebriz’den gelen ticaret yolu üzerinde bulunan Ahlat, iki milyon altın vergi tahsil edebilecek bir şehir haline geldi. Ticaret yolları üzerinde; hanlar ve kervansaraylar yaptıran Ahlatşâhlar, tüccarlara kolaylıklar sağladılar. Buranın san’atkarları, demircilik ve çilingirlikle meşgul oldular. Ayrıca Ahlat civarındaki kuyulardan çıkanları kirmizi ve sari renkli arsenik, komsu memleketlere ihrag edildi. Van Gölunde tututan baliklar komsu ülkelere satıldı.