“İki namazı birleştirmek” anlamına gelen “cem” öğle ile ikindi namazlarının öğle veya ikindi vaktinde; akşam ile yatsı namazlarının da akşam veya yatsı vaktinde birlikte kılınmalarını ifade eder.
Hanefî mezhebine göre namazları cem etmek sadece hacılar için söz konusudur. Arefe günü Arafat’ta ikindi öne alınarak öğle vaktinde birlikte (cemi takdim) kılınır. Aynı gün akşam namazı geciktirilerek Müzdelife’de yatsı vaktinde birlikte (cemi te’hir) kılınır. Bunun dışında namazları cem ederek kılmak caiz değildir [Kâsânî, Bedaiu’sSanâi’, I, 127]. Diğer mezheplerde (aralarında bazı konularda ihtilaf olmakla birlikte) sefer, yağmur, fırtına gibi mazeretlerle öğle ile ikindiyi veya akşam ile yatsıyı cemi takdim ya da cemi tehir yoluyla kılmak caizdir. Bu görüşün delillerinden birisi şudur: İbn Abbâs; “Rasûlüllah (s.a.s.) Tebûk seferinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarını birleştirerek kıldı.” [Müslim, Salâtü’lMüsâfirîn, 51, 52, 53] demiştir. Hanefîler bu ve benzeri hadislerde söz konusu olan cemin sûrî (öğle namazını vaktin sonunda, ikindiyi de vaktin başında kılarak, peşi peşine) olduğunu söylerler.
Önemli mazeretlerin bulunduğu durumlarda Hanefî birisi de diğer mezhepleri taklit ederek anılan namazları cem ederek kılabilir. Mesela, doktorun ameliyatta iken namazı vaktinde kılamaması gibi zaruret ve ihtiyaç hallerinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazları cemi takdim veya cemi te’hir ile kılınabilir.
Namazları birleştirerek kılacak kişi bu namazları peş peşe ve sırasına göre kılar; iki farz arasındaki sünnetleri kılmaz, başka bir şeyle meşgul olmaz. Öğle ile ikindinin farzları öğle veya ikindi vaktinde, akşam ile yatsının farzları akşam veya yatsı vaktinde peş peşe, ara vermeden kılınır.