Mekke-i mükkerremede nâzil oldu (indi). Sûre 85 âyet olup, 56 ve 57. âyetleri Medîne-i münevverede nâzil oldu. 28-45. âyet-i kerîmelerinde, Fir'avn'ın âilesinden mü'min bir kişinin vasıfları anlatıldığı için, Sûret-ül-mü'min denilmiştir.
Sûrede; îmân etmenin önemi, günahları bağışlayan, tövbeleri kabûl eden, bununla berâber cezâsı şiddetli olan Allahü teâlânın inkârcılara vereceği cezâlar, Allahü teâlâya itâat etmek ve nîmetlerine şükr etmek gerektiği bildirilmektedir. (Senâullah Dehlevî, İbn-i Abbâs, Râzî,Taberî)
Mü'min sûresinde Allahü teâlâ meâlen buyuruyor ki:
Size mûcizelerini gösteren, size gökten rızık indiren O'dur. Allah'a yönelenlerden başkası ibret almaz. (Âyet: 13)
Kim Mü'min sûresini okursa, ona salât bulunmayan hiçbir nebî, sıddîk, şehîd şerîf-Envâr-üt-Tenzîl ve Esrâr-üt-Te'vîl)
MÜMİN SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE ANLAMI
Aynı zamanda Gâfir adını da taşıyan bu sûre, 85 (seksenbeş) âyettir. 56 ve 57. âyetleri
Medine'de inmiştir. Adını, Firavun ailesinden inanan bir kişinin vasıflarının sayıldığı 28 - 45.
âyetlerden alır.
1- Hâ Mîm.
2- Bu kitabın indirilişi, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah tarafındandır.
3- O, günah bağışlayıcı, tevbe kabul edici, azabı şiddetli, kerem sahibi Allah'tandır ki O'ndan başka ilâh yoktur. Hem dönüş O'nadır.
4- Allah'ın âyetleri hakkında ancak kâfirler mücadele ederler. Şimdi onların beldeler içinde
dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.
5- Onlardan önce Nuh kavmi, arkalarından da çeşitli topluluklar yalanlamışlardı. Her ümmet, kendi peygamberlerini yakalamak kastında bulundu. Hakkı batılla gidermek için boşuna mücadele ettiler. Ben de onları tuttum, alıverdim. (Bak o zaman) azabım nasıl oldu?
6- İşte o nankörlük eden kâfirlere Rabbinin (azab) sözü öyle hak oldu. Onlar, mutlaka
cehennemliktirler.
7- Arşı taşıyanlar ve onun etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O'na inanırlar.
İman etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi
kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru."
8- "Ey Rabbimiz! Hem onları, hem onların atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden iyi
olanları kendilerine vaad buyurduğun Adn cennetlerine koy. Şüphesiz çok güçlü, hüküm ve
hikmet sahibi olan sensin."
9- "Onları fenalıklardan koru. Sen her kimi fenalıklardan korursan, o gün muhakkak onu
rahmetinle yarlığamışsındır. İşte asıl büyük kurtuluş da budur."
10- O kâfirlere mutlaka şöyle bağırılacaktır: "Elbette Allah'ın buğzu, sizin nefislerinize
buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz imana davet ediliyordunuz da inkâr ediyordunuz."
11- Kâfirler diyecekler ki: "Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi
günahlarımızı anladık. Fakat çıkmaya bir yol var mı?"
12- (Onlara şöyle cevap verilir): "Bu azab size şu sebeptendir: Siz tek Allah'a davet
edildiğiniz zaman inkâr ettiniz. Ama O'na ortak koşulunca inandınız. Artık hüküm, o yüce ve
büyük Allah'ındır."
13- Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O'dur. Fakat onları ancak gönül verip düşünenler anlar.
14- O halde siz, dini Allah için halis kılarak hep O'na yalvarın. İsterse kâfirler hoşlanmasınlar.
15- O dereceleri yükselten Arş'ın sahibi Allah, o buluşma gününün (kıyametin) dehşetini
haber vermek için kullarından dilediği kimseye emrinden ruh (melek) indiriyor.
16- O gün onlar kabirlerinden meydana fırlarlar. Kendilerinin hiçbir şeyi Allah'a karşı gizli
kalmaz. "Bugün mülk kimindir?" (diye sorulur. Cevaben): "Tek ve kahhar olan Allah'ındır."
(denir).
17- Bugün her nefis kazandığı ile cezalanacaktır. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı
çabuk görendir.
18- Yaklaşmakta olan o felaket (kıyamet) gününü de onlara haber ver. O dem ki yürekler
gırtlaklara dayanmıştır, yutkunup dururlar. Zalimler için ne ısınacak bir dost vardır, ne de
sözü dinlenecek bir şefaatçi.
19- Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de.
20- Allah hakkı yerine getirir. Onların O'ndan başka yalvardıkları ise hiçbir şeyi yerine
getiremezler. Çünkü hakkıyla işiten ve gören ancak Allah'tır.
21- Yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl
olmuş? Onlar yeryüzünde gerek kuvvetçe ve gerek eserce kendilerinden daha üstündüler.
Öyle iken Allah onları günahları sebebiyle tutup alıverdi. Kendilerini Allah'ın azabından
koruyacak biri bulunmadı.
22- O, şundandı: Onlara peygamberleri apaçık delillerle geliyorlardı. Ama onlar inkâr ettiler.
Allah da tuttu kendilerini alıverdi. Çünkü O'nun kuvveti çok, azabı şiddetlidir.
23- Andolsun Musa'yı âyetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.
24- Firavun'a, Hâmân'a ve Karun'a da onlar: "Bu bir sihirbaz, bir yalancıdır" dediler.
25- Bunun üzerine Musa, kendilerine tarafımızdan hakkı getirince de: "Onunla beraber iman
etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri tutun." dediler. Fakat o kâfirlerin tuzağı da
hep boşa çıkmaktadır.
26- Bir de Firavun: "Bırakın beni, öldüreyim Musa'yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben
onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından
korkuyorum" dedi.
27- Musa da: "Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de
Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi.
28- Firavun ailesinden imanını saklayan bir adam da şöyle dedi: "Bir adamı, Rabbim Allah
dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Hem o bir
yalancı ise çok sürmez, yalanı boynuna geçer. Fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin birkısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki Allah aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz."
29- "Ey kavmim! Bugün mülk sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz. Eğer gelecek
olursa Allah'ın hışmından bizi kim kurtarır?" Firavun: "Ben size görüşümden başkasını
göstermiyorum ve herhalde ben size doğru yolu gösteriyorum" dedi.
30- O iman etmiş olan kimse de: "Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda Ahzab (önceki
çeşitli toplumlar)ın günleri gibi bir günden korkuyorum."
31- "Nuh Kavmi'nin, Âd'ın, Semud'un ve daha sonrakilerin maceraları gibi (bir günün
geleceğinden korkuyorum). Allah, kulları için bir zulüm istemez."
32- "Ey kavmim! Ben size gelecek o çağrışma gününden (kıyamet gününden) korkuyorum."
33- "O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız. Fakat sizi Allah'tan koruyacak olan yoktur. Her kimi
Allah şaşırtırsa, artık ona bir yol gösterici bulunmaz."
34- Bundan önce size delillerle Yusuf gelmişti. O zaman da onun size getirdiği
hakikatte şüphe edip durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de "Bundan sonra Allah asla
peygamber göndermez" dediniz. İşte aşırı şüpheci olanları Allah böyle şaşırtır.
35- Onlar, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele
ederler. Bu durum, Allah katında ve iman edenler yanında büyük bir buğzu gerektirir. İşte
Allah, her böbürlenen zorbanın kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.
36- Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana bir kule yap, belki ben o yollara ulaşabilirim."
37- "Göklerin yollarına ulaşabilirim de, Musa'nın ilâhının ne olduğunu anlarım. Ben onu
mutlaka yalancı sanıyorum." İşte böylece Firavun'a kötü ameli süslü gösterildi de yoldan
çıkarıldı. Çünkü Firavun düzeni hep boşa çıkar.
38- O iman etmiş olan kimse dedi ki: "Ey kavmim! Bana uyun ki size doğru yolu
göstereyim."
39- "Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir. Ahiret ise durulacak
karar yurdudur."
40- "Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Erkek veya
kadın, her kim de mümin olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada
kendilerine hesapsız rızık verilir."
41- "Hem ey kavmim! Niçin ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni ateşe davet
ediyorsunuz?"
42- "Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri O'na ortak
koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi o çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan Allah'a davet
ediyorum."
43- "Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da, ahirette de
bir davet hakkı yoktur. Hepimizin dönüşü Allah'adır. Şüphesiz haddi aşanların hepsi
cehennemliktir."
44- "Siz benim söylediklerimi sonra anlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum.
Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir."
45- Allah o mümini, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun'un
adamlarını ise, o kötü azab kuşattı.
46- Onlar, sabah akşam ateşe arzolunurlar. Kıyamet kopacağı gün de: "Firavun hanedanını
azabın en şiddetlisine tıkın!" (denilecektir).
47- Hele ateş içinde birbirlerini protesto ederlerken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara:
"Hani bizler size tabi idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?" derler.
48- Büyüklük taslayanlar da şöyle derler: "Evet, hepimiz onun içindeyiz. Allah kulları
arasında hükmünü vermiştir."
49- Ateştekiler, cehennem bekçilerine derler ki: "Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden
azabı biraz hafifletsin."
50- Bekçiler de: "Size peygamberleriniz mucizelerle gelmiyorlar mıydı?" diye sorarlar. Onlar:
"Evet" derler. Bekçiler: "Öyle ise kendiniz dua edin" derler. Kâfirlerin duası ise hep
çıkmazdadır.
51- Biz peygamberimize ve inananlara hem dünya hayatında hem de şahitlerin şahitlik
edecekleri günde (kıyamette) elbette yardım ederiz.
52- O gün zalimlere özür dilemeleri fayda vermez. Onlara lanet vardır, onlara yurdun kötüsü
(cehennem) vardır.
53- Andolsun ki biz Musa'ya o hidayeti verdik ve İsrailoğullarına o kitabı miras kıldık.
54- (Bunu) Aklı başında olanlara bir yol gösterici ve bir hatırlatma olsun diye (böyle yaptık).
55- O halde sabret. Çünkü Allah'ın vaadi haktır. Hem günahından dolayı istiğfar et ve akşam
sabah Rabbini hamdiyle tesbih et.
56- Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele
edenlerin göğüslerinde ancak yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah'a sığın.
Çünkü her şeyi işiten ve gören O'dur.
57- Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Fakat
insanların çoğu bilmezler.
58- Kör ile gören bir olmaz, iman edip salih ameller işleyen kimseler ile kötülük yapan da bir
değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!
59- Herhalde o saat (kıyamet) muhakkak gelecektir. Onda şüphe yok. Fakat insanların çoğu
inanmazlar.
60- Halbuki Rabbiniz: "Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadet
etmekten kibirlenip yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir." buyurdu.
61- İçinde dinlenesiniz diye geceyi, göz açıcı bir aydınlık olarak da gündüzü sizin için yaratan
Allah'tır. Gerçekten Allah insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu
şükretmezler.
62- İşte Rabbiniz, her şeyin yaratıcısı olan o Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O halde
(haktan) nasıl çevrilirsiniz?
63- İşte Allah'ın âyetlerini inkâr edenler böyle çevriliyorlar.
64- Allah, O'dur ki sizin için yeri bir karargâh, göğü de bir bina yapmıştır. Size şekil vermiş,
sonra şekillerinizi güzelleştirmiştir. Hoş nimetlerden size rızık vermiştir. İşte Rabbiniz o
Allah'tır. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!
65- Daimî bir hayat sahibi ancak O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. Onun için dini halis kılarak
O'na, hep O'na yalvarın. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
66- De ki: "Bana Rabbimden apaçık deliller geldiği zaman, ben o sizin Allah'ı bırakıp
taptıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men edildim ve bana âlemlerin Rabbine teslim
olmam emredildi."
67- "Sizi (önce) bir topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir aleka (embriyo)dan yaratan,
sonra sizi bir bebek olarak çıkaran, sonra güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlar
olmanız için yaşatıp büyüten O'dur. İçinizden kimi de daha önce vefat ettiriliyor. (Bunları
Allah) belirli bir süreye ulaşasınız ve aklınızı kullanasınız diye (böyle yapıyor)."
68- O, hem yaşatır, hem öldürür. O, bir şey yapmak isteyince ona sadece "ol!" der, o şey de
hemen oluverir.
69- Bakmaz mısın şimdi Allah'ın âyetleri hakkında mücadeleye kalkanlara! (Haktan) nasıl
döndürülüyorlar?
70- Kitaba ve Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler, artık ilerde bilecekler.
71- O zaman boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
72- Kaynar suda, sonra da ateşte kaynatılacaklardır.
73- Sonra da onlara: "Nerede o ortak koştuklarınız?" denilecek.
74- O Allah'tan başkaları (nerede denilecek). Onlar da diyecekler ki: "Hepsi bizden uzaklaşıp
gittiler. Daha doğrusu biz bundan önce hiçbir şeye ibadet etmiyormuşuz." İşte Allah, o
kâfirleri böyle şaşırtır.
75- Bunun sebebi şudur: Çünkü siz yeryüzünde haksız yere seviniyor ve güveniyordunuz.
76- İçlerinde ebedî olarak kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Bak ne kötü o
kibirlenenlerin yeri?
77- Ey Muhammed! Sen sabret, şüphesiz Allah'ın vaadi haktır, mutlaka gerçekleşecektir.
Onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de onlar
mutlaka döndürülüp bize getirileceklerdir.
78- Andolsun ki biz senin önünden nice peygamberler göndermişizdir. Onlardan kimini sana
anlatmışız, kimini de anlatmamışızdır. Hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmaksızın bir mucize
getiremez. Allah'ın emri gelince de hak yerine getirilir. Batıl bir dava peşinde koşanlar, işte bu noktada hüsrana uğrarlar.
79- Kimine binesiniz, kimini de yiyesiniz diye sizin için o yumuşak başlı hayvanları yaratan
Allah'tır.
80- Sizin için onlarda daha nice menfaatler vardır. Onların üzerinde gönüllerinizdeki bir
arzuya erersiniz. Hem onlar üzerinde, hem de gemiler üzerinde taşınırsınız.
81- Allah size âyetlerini gösteriyor. Şimdi Allah'ın âyetlerinin hangisini inkâr edersiniz?
82- Daha yeryüzünde gezip de bir bakmazlar mı? Kendilerinden öncekilerin sonu nasıl
olmuş? Onlar kendilerinden hem daha çok, hem de kuvvetçe ve yeryüzündeki eserlerinin
sağlamlığı bakımından daha çetindiler. Öyle iken o kazandıkları şeyler, kendilerini
kurtaramadı.
83- Çünkü onlara peygamberleri, delillerle geldikleri zaman, kendilerinde bulunan ilme
güvendiler de o alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.
84- O zaman hışmımızı gördüklerinde: "Allah'ın birliğine inandık ve O'na şirk koştuğumuz
şeyleri inkâr ettik" dediler.
85- Ama hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın,
kulları hakkındaki geçe gelen kanunu budur. İşte kâfirler bu noktada hüsrana düştüler.