2-4. Hamd (övgü); Rahmân, Rahîm, hesap gününün sahibi, âlemlerin de Rabbi olan Allah içindir.
5. (Rabbimiz)! Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
6-7. Bizi doğru yola, nimet verdiklerinin yoluna ulaştır; gazaba uğratılmışların ve sapkınların yoluna değil.
Rahmân, “merhametin kaynağı, merhameti bol, merhameti sonsuz, özünde merhametli”; Rahîm ise, “merhametli, acıyan, işinde merhametli olan” şeklinde anlamlandırılabilir. Kur’an’da birkaç örnek kullanım hariç geri kalan bütün ayetlerde Yüce Allah’ın sıfatları arasında vav bağlacı kullanılmamaktadır. Bunun sebebi her sıfatın birbiriyle anlam ilişkisinin bulunmasıdır.
‘Alak suresinin ilk ayetinde yer alan bismi rabbike (Rabbinin adıyla) tamlamasından türeyen besmelenin Fâtiha’nın ilk ayeti olup olmadığı konusunda tartışmalar yapılmaktadır. Surenin yedi ayet oluşundan hareketle, bazı âlimler son ayeti ikiye bölerek besmeleyi surenin parçası olarak kabul etmezler. Sadece bir giriş olarak surelerin başına yazıldığından hareketle konuyu ele alır ve Fâtiha’nın başındaki ile diğer besmeleler arasında bir fark bulunmadığı kanaatindedirler. Ancak biz, besmelenin Fâtiha’nın ilk ayeti olduğu görüşündeyiz. Besmele, Yüce Allah’ın “Oku!” emrini yerine getireceğine yönelik söz vermektir.
“Övgü” anlamına gelmekte olan hamd, Yüce Allah’ın kulları üzerindeki hakkıdır. Gerçek hamd sadece O’na layıktır. Ayette ahmedü “hamd ederim” denilmeyip de el-hamdü “hamd” denmesinin muhtemel nedeni, bu ifadenin daha kapsayıcı oluşundandır. İsrâ 17:44’te belirtildiği gibi başka yerlerde, başka zamanlarda ve başka varlıklar tarafından Yüce Allah daima hamd ve tesbih edilmektedir.
Rabb kelimesi, Yüce Allah’ın kendi dışındaki bütün varlıkların sahibi olduğunu, onları yetiştirdiğini, eğitip terbiye ettiğini, onları sahipsiz bırakmayacağını, bütün yaratılmışların sığınağı olduğunu, başka arayışların bâtıllığını ve kullarını koruduğu anlamlarını içermektedir. Yüce Allah’ın göklerin, yerin ve aralarındaki her şeyin Rabbi olduğuyla ilgili bkz. Meryem 19:65; Şu‘arâ 26:24; Sâffât 37:5; Sâd 38:66; Duhân 44:7; Câsiye 45:36.
Bu ayetler “Bizi doğru yolda; kendilerine nimet verdiklerinin yolunda sabit kıl ki onlar, senin gazabına yol açacak amellerde bulunmayan ve doğru yoldan sapmayanlardır” şeklinde de tercüme edilebilir.