Bir başlangıç olarak dindarlıkcinsiyet ilişkisinden bahsederek konuya girebiliriz. Din, insanlarda çeşitli değişkenlere bağlı olarak farklı biçim ve tonlarda varlık bulur; insanlar, dine bağlılıklarını bazı faktörlerin etkisiyle farklı şekillerde gösterirler. Bu demektir ki, insanın imanamel temelinde ortaya koyduğu dinî tutum, deneyim ve davranış biçimini ifade eden dindarlık, örneğin mekân, zaman, servet, meslek, tabaka, inanç, ideoloji, mezhep, yaş, eğitim ve grup gibi değişken faktörlerin etkisiyle insanlar da farklılaşır, farklı olarak tezahür eder. Denilebilir ki, dindarlığın insanlarda farklılık göstermesinde cinsiyet değişkeni de etkili olur. Yani dindarlık, insanlarda cinsiyete göre de farklılık arz eder. Buna göre cinsiyet temelinde kadın ve erkek dindarlıklarından söz edebiliriz.
Bir sosyal aktör olarak kadın, kadın olması itibariyle erkeğe göre farklı bir dindarlık sergiler. Bu durumda kadının dinî hayatı ile erkeğin dinî hayatı birbirinden farklı özellikler taşır. Kadının farklı dindarlık ortaya koyması, onun toplumsal kimlik ve pozisyonuyla doğrudan ilgilidir. Kadınların toplumsal bir varlık olarak ifa ettiği roller, eğitim durumları, erkeklerle ilişkileri, aile içindeki, iş yerindeki, sokaktaki yerleri, köylü ve kentli oluşları vs., onların dinî tutum ve davranışlarının oluşumunda etkili olur; duruma göre kadın dindarlığının muhtevası, yoğunluğu ve şiddetinde değişiklikler meydana gelir. Kadının, sosyal hayatta aktif olarak yer aldığı durumlarda kendine özgü dindarlığı, pasif olarak yer aldığı durumlardakine göre daha farklı gerçekleşir.
Kısaca kadının dinî hayatını ifade eden kadın dindarlığı, kadının sosyal statüsüyle yakından ilgilidir. Toplumun kadına nasıl bir sosyal konum verdiği, kadın dindarlığının şekillenmesinde oldukça etkilidir. Bu anlamda meselâ kadınların yüksek eğitim düzeyine sahip bulunduğu, çalışma alanında etkili olduğu, kamusal alanda varlık gösterdiği bir toplumda kadın dindarlığının daha görünür bir hâl aldığı ve etki boyutlarının daha geniş olduğu görülür. Böyle bir hâl alan kadın dindarlığı, camilerde, çeşitli dinî faaliyetlerde, sivil toplum örgütlerinde, diyanet İşleri Başkanlığı gibi din hizmetlerine dayalı kurumlarda güçlü bir şekilde tezahür eder.
O halde geleneksel toplumlardaki kadın dindarlığıyla modern toplumdaki kadın dindarlığı, bazı yönleriyle birbirinden ayrılır. Kadının dinî sosyalleşme sürecinde daha ziyade popüler dindarlığı besleyen ortam veya alanlarda var olduğu grup ve toplumlarda, kadın dindarlığı tipi, erkek dindarlık tipine göre sosyal hayatta daha az hissedilir bir varlığa sahip olur. Fakat kadın, toplumsallaşma sürecinde erkeklerin sahip olduğu toplumsal pozisyonu paylaştığı oranda dindarlığında da baskınlığını hissettirir. Ayrıca birinci durumda eğitim durumunun da düşük düzeyde oluşuna paralel olarak, kadın dindarlığında biçimcilik, hurafecilik, hatta büyüsellik belirgin olur. İkinci durumda ise tersi olur.
Kadın dindarlığıyla ilgili buraya kadar söylenenler, değişik dinlere bağlı toplumlarda çeşitli biçimler de görülebilir. Örneğin Yahudilerde, Hıristiyanlarda, Budistlerde, Hindularda ve Müslümanlarda kadın dindarlığının kendi içinde farklı tezahürlerini gözlemlemek mümkündür. Bu toplumlardaki kadına bakışı ve kadın dindarlığını başka bir makaleye bırakarak, Türkiye bağlamında İslâmî kadın dindarlığı üzerinde durmak istersek diyebiliriz ki, Hz. muhammed (s.a.s.) Kur’an’dan aldığı direktifler doğrultusunda, kadının toplumda varlık sahnesine çıkması için çalışmış ve bunda başarılı da olmuştur. İslâm Peygamberi’nin çabalarıyla, kadını toplumsal hayattaki aktif varlığına uygun olarak kadın dindarlığı, derinlik kazanmış ve toplumsal hayatın hemen her alanında erkekler gibi etkili bir varlık göstermeye başlamıştır. Hz. Muhammed, kendisinden sonra da kadının İslâm toplumundaki yerinin daha iyi boyutlara ulaşması görevini Müslüman ümmetine vermiştir. Kur’an ayetleri ve hadislerde İslâm’ın kadına verdiği yüksek değer, cahiliye dönemiyle mukayese edildiğinde açıkça anlaşılmaktadır. İslâm’da kadına verilen bu yüksek değere bağlı olarak, kadının sosyal konumunun sürekli geliştirilmesi ve erkeklerle birlikte toplumu inşa etmeleri ve geliştirmeleri istenmiştir.
Kadının durumunun iyileştirilmesi, kadının insan olarak toplum sahnesine çıkması, kadının dinî yaşantısının, dindarlığının toplumsal bir boyut kazanmasını da beraberinde getirmiştir. Nitekim Sahabe döneminde bunu görmek mümkündür. Daha sonraki dönemlerde kadının, değişen şartlara göre bazen olumsuz etkilenerek toplumsal pozisyonundan bazı şeyleri kaybettiği ve toplumsal alanda yeterince varlık gösteremediği söylenebilir. Bunun sebebinin, İslâm değil, değişen din anlayışı ve kültürel birtakım etkiler olduğunu da belirtmek gerekir. Kadın, toplumsal hayattan uzaklaştığı ölçüde kadın dindarlığı da toplumsal tezahürlerini ortaya koymaktan uzaklaşmıştır. Denilebilir ki, toplumsal değişim kadını ve kadın dindarlığını etkilemektedir. Değişimin içeriğine ve yönüne göre kadın dindarlığı da şekillenmekte, ya toplumda daha görünür ve etkili olmakta ya da tersi olmaktadır. Tarihte her iki durumun örneklerini görebiliriz.
Günümüze geldiğimizde Türkiye’de kadın dindarlığının, kadının toplumsal hayatın hemen her alanında varlık göstermesine paralel olarak, ailenin içiyle veya daha başka dar alanlarla sınırlı kalmadığı, toplumsal etkisini gün geçtikçe daha yoğun ve baskın bir biçimde hissettirdiği görülmektedir. Müslüman kadın, toplumun neresinde varlık gösterirse, orada dindarlığı da görünürlük kazanmakta ve ona bağlı olarak içinde yaşadığı toplumsal evrende, bir dindar kadın kimliği ve kişiliği ortaya koymaktadır.
Türkiye’de modernleşme yönündeki değişimin etkisini en derin gösterdiği toplumsal kategori, kadın olmuştur ve hâlâ da böyle olmaya devam etmektedir. Çağdaşlık, modernlik, hatta gelişmişlik yaklaşım ve tartışmaları hep kadın üzerinden sergilenmektedir. O nedenle kamusal alanda varlık göstermesinden kıyafet biçimine, eğitim düzeyinin yükseltilmesinden cemaatle kılınan namazlara katılmaya kadar pek çok konuda kadın, tartışmaların odak noktasına yerleşmektedir. Değişim sürecinde Müslüman kadının düşünme biçimi, din anlayışı, ibadet biçimi de değişmektedir. Çünkü kadın, değişimle birlikte toplumsal hayatın neredeyse her alanında var olmaya başlamış ve söz sahibi olmuştur. Bu değişim, kadının dinî hayatında önemli değişimlere neden olmuştur. Değişen Türkiye’de kadının anlamı, kimliği ve sosyal statüsü de değişmekte ve bununla bağlantılı olarak kadın dindarlığı bazı önemli değişimler geçirmektedir. Dolayısıyla bugün kadın dindarlığı dediğimiz olguyu, Türkiye’nin yaşamakta olduğu büyük değişimden bağımsız ele alamayız.
Türkiye’de kadın dindarlığının söz konusu değişim çerçevesinde ilgili olduğu en önemli süreçlerden biri kentleşmedir. Kentleşmeyle birlikte kadının eğitim düzeyinin artması, ekonomik hayata katılması, toplumsal hareketlerin içinde yer alması, siyasete aktif olarak iştirak etmesi gibi önemli hususlar arasında sıkı bağlantılar vardır. Kadın, Türkiye’de, bütün bu değişimleri içinde barındıran kentleşmeyle, şehirde yeni bir anlayış ve biçim içinde dini yaşamaya başlamıştır. Türkiye’de kentleşme, aynı zamanda kadının yenidindarlaşma süreci demektir. Kentleşme, kadının toplumsal hayatta aktif olarak yer almasında oldukça temel etkenlerden biridir. Toplumsal hayatta aktif olarak yer alan kadın, dindarlığını da buna paralel olarak dönüştürmektedir.
Türkiye’de kadın dindarlığındaki mezkur değişim ve dönüşümler, tekrar dönerek kadının toplumsal hayatta daha sağlam ve güçlü bir biçimde varlık göstermesine yol açmaktadır. Yani kadının dindarlığıyla değişim arasında bir tür döngüsellik mevcuttur. Değişim, kadın dindarlığını etkilemekte, değişen kadın dindarlığı da değişimin şekillenmesinde etkili olmaktadır. Müslüman kadın, toplumsal hayatın değişik alanlarında dindarlığının tezahürleriyle birlikte var olduğuna göre, yeni dindar kimliğiyle toplumda kendini konumlandırmaktadır.
Gerçekten de yeni dindar kimliğiyle kadının, Türkiye’de önemli toplumsal etki ve yansımaları olmaktadır. Evinde oturan bir kadın değil, toplumsal sahnenin merkezinde en düşük statüden en üst statüye kadar, evde annelik yapmaktan iş yerinde yöneticiliğe, hatta devlet yönetimine kadar her konumda etkili olan kadın, yeni dindar kimliğiyle, camilerdeki ibadetlere, özellikle cuma namazlarına, cenaze namazlarına, bayram ve teravih namazlarına katılmak, sadece yerel ve millî sınırlar içinde değil, aynı zamanda küresel ölçekte de etkili olan çalışmaların içinde aktif olarak rol almak, medyada varlık göstermek, bilgi hayatında ve eğitimin hemen her kademesinde bulunmak vs. suretiyle toplumun kadın anlayışının, dindarlık algısı ve dinî yaşantısının dönüşümünde kayda değer roller icra etmektedir. Yeni kentli dindar kadın, kent dindarlığının şekillenmesinde etkili olmakla kalmamakta, aynı zamanda köylü kadın dindarlığının da değişiminde rol oynamaktadır. Özellikle medyanın etkisiyle kadının köy, hatta mezralarda dahi farklı kimliğiyle görünür olması, kadın dindarlığının kentli olmayan tiplerinde de dönüşüme uğramasında etken olabilmektedir.
Kadın dindarlığının en dikkat çekici tezahürlerinden biri de din hizmetleri alanında kendini göstermektedir. kadınlar gerek resmî gerekse gayriresmi dinî kurum ve kuruluşlarda ücretli veya gönüllü olarak çalışmakta ve bu kurum ve kuruluşlar kanalıyla dindarlıklarını ortaya koymaktadırlar. Kadın, elbette sadece din hizmetleri alanında değil, birçok alanda varlık göstermektedir. Zira yeni dindar kadın, evine bizzat maddî getirisi olsun ya da olmasın artık sadece evinin hanımı değildir, sadece çocuğunun annesi rolünü, sadece kocasının karısı rolünü icra eden biri konumunda değildir. O, aynı zamanda örneğin bir işçidir, bir yöneticidir, bir öğretmendir, bir sivil toplum örgütü üyesidir, bir siyasetçidir. Yani dindar kadın, evinde oturarak ömür tüketen bir kadın olmayı tercih etmemektedir. Dolayısıyla kadın dindarlığı da kendini tezahür ettiren özne, yani kadın ile beraber dışarda, kadının gittiği her yerde var olmakta, dışsallaşmaktadır. Kadın dindarlığının bu şekilde görünür kılınması, dindar kadının sosyal çevresiyle dindarlığı üzerinden yeni bir ilişki geliştirmesine, yeni tutum ve tavır alışlara, yeni yakınlaşma ve uzaklaşmalara, yeni anlamlara yol açmaktadır.
Kentleşme sürecinde dindar kadın, kentte, yeni bir hayatla yüzyüze gelmekte ve modern hızlı hayat şartlarıyla yaşamayı öğrenmek zorunda kalmaktadır. Bu süreçte kadın, bir yandan dindarlığında birtakım dönüşümler geçirirken, bir yandan da dindar kimliğiyle kendini korumaya çalışmaktadır. Aslında modern kent hayatıyla dindarlığını uzlaştırma zorunluluğuyla karşı karşıya gelmektedir. Türk modernleşmesine eşlik eden kadın dindarlığındaki değişimle birlikte, kentte, dindar kadının anne olduğu ailede çocuk sayısı azalmaktadır. Annenin toplumda daha çok var olma isteğine paralel olarak, çocuklarını kreşlere ve ana sınıfı veya okullarına göndermeler de artmaktadır. Buna bağlı olarak ailede ve aile dışında erkek ve kadının rollerinde önemli değişimler olmaktadır. Bu değişimler, kadın dindarlığını etkilemekte, ama aynı zamanda geriye dönüşümlü olarak kadın dindarlığı da söz konusu değişimleri kanalize etmektedir.
Türkiye’de kadının kent hayatına katılımıyla da ilgili olarak kendini gösteren kadın dindarlığı, aslında genellikle erkek dindarlığını besleyen, zenginleştiren bir özellik arz etmektedir. Hatta erkek dindarlığında da yenileşmelerin gerçekleşmesinde rol oynamaktadır. Böylece bütün toplum, kadın dindarlığı üzerinden bir tür dindarlık dönüşümü yaşamaktadır.
Ülkemizdeki toplumsal değişimle birlikte kadın dindarlığının yeniden şekillenmesinde en önemli faktörlerden birinin bilgi olduğu söylenebilir. Bugün Türkiye’de dindar kadın, entelektüel hayatın içinde yer almakta, bilgisini söz, yazı, tutum ve tavırlarıyla ortaya koymaktadır. İslâm, Müslüman’dan esasen bilerek ibadet etmesini, dininin gereğini yerine getirmesini, toplumun bütün alanlarında bilerek var olmasını ister. Kadının dindarlığındaki değişim ve kadın dindarlığının, sosyal hayatımızın önemli bir tezahürü olarak vücut bulması, toplumda sadece kadın dindarlığının değil erkek dindarlığının, dolayısıyla toplumun farklı kesimlerinin dindarlığının da gittikçe daha bilgi temelli ve etkili hâle gelmesine neden olan önemli etkenler arasındadır. Denilebilir ki, bilgiden beslenen bir kadın dindarlığıyla, kadınların popüler veya folk dindarlıkları, yerini daha farklı dindarlıklara, hassaten bilgiye dayalı, kitabî dindarlığa bırakmaktadır.
Kadın dindarlığında bilgi etkili olduğu, yani kadın dini bilerek yaşadığı zaman, Türkiye’de aileden başlayarak bütün bir toplumda doğru din anlayışına dayalı bir dindarlık oluşacak, toplumumuz ailevî, sosyokültürel, ekonomik, entelektüel, siyasî vs. açıdan daha nitelikli ve daha güçlü, o ölçüde de Türkiye’nin ve dünyanın baş etmekte zorlandığı sorunlara çözüm bulabilen yön verici bir toplum olacaktır.