“Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır.” (Yûsuf, 12/7)
Yusuf suresinde Yusuf (a.s)’un hayatta karşılaştığı çeşitli sıkıntılardan, bunlara karşı göstermiş olduğu sabırdan ve sonuçta ulaştığı başarıdan bahsedilmektedir. Okuduğumuz ayette “Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır” buyurularak “kıssaların en güzeli” (Yûsuf, 12/3) olan Yusuf (a.s) ve kardeşlerinin kıssasında biz inananlar için faydalı öğütler ve önemli mesajlar verilmektedir. Öncelikle Yusuf (a.s)’un kıssasını kısaca hatırlayalım ve daha sonra da alınacak derslere temas etmeye çalışalım.
Yusuf (a.s), babasına rüyada on bir yıldız, güneş ve ayı gördüğünü, bunların kendisine boyun eğdiğini söylemişti. Babası da; “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa sana tuzak kurarlar...” (Yûsuf, 12/45) diye Yusuf (a.s)’u uyarmıştı. Bu uyarıdan sonra olaylar şöyle gelişti: Yusuf (a.s)’un kardeşleri babalarının Yûsuf ve kardeşini (Bünyamin) kendilerinden daha fazla sevdiği gerekçesiyle Yusuf (a.s)’u öldürmeyi veya bir kuyuya atmayı planlamışlar, babalarına Yusuf’u bizimle gönder gezsin, bize güven biz onu koruruz demişlerdi. Tertipledikleri gezide, kardeşler yapmış oldukları plan gereği Yusuf (a.s)’u kuyuya attılar. Akşamleyin de ağlayarak Yusuf’un sahte kan bulaştırılmış gömleğini babalarına getirdiler ve onu kurdun yediğini söylediler ancak Yakub (a.s) buna inanmadı... (Yûsuf,12/8 18)
Bir kervan, kuyudan su alırken Yusuf’u bulup “Müjde! Müjde, İşte bir oğlan!” diye sevindiler ve bir ticaret malı olarak sakladılar. Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar... Onu satın alan Mısırlı kişi hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık... Olgunluk çağına erişince ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.”
Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan)... bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi. İkisi de kapıya koştular. Kadın Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Yûsuf, “O benden arzusunu elde etmek istedi” diye kendini savundu. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, “Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir.
O (Yûsuf) ise, doğru söyleyenlerdendir. Kadının kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce dedi ki: “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür. Şehirde bu dedikodu yayılınca kadın, mahallenin kadınlarını çağırıp ellerine birer bıçak verdi ve Yusuf’u karşılarına çıkardı. Kadınlar, onu görünce şaşkınlıkla ellerini kestiler, “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler. Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o iffetinden dolayı bundan kaçındı... Neticede Yusuf (a.s) suçsuz olmasına rağmen yine de zindana atıldı ve orada sıkıntılı olaylar yaşadı...
Bu sureden alınması gereken dersleri özetle şöyle sıralayabiliriz:
Bu surede öncelikle sabretmenin ne denli önemli olduğuna işaret edilmektedir. Yusuf (a.s), yaşadığı sıkıntılar karşısında nasıl sabredip tüm iftira ve olumsuzluklardan kurtulduysa, Hz. muhammed ve biz ümmetine, sabrettiğimiz takdirde Hz. Yûsuf’a verilmiş olan mükâfatın bir benzerinin verileceği hatırlatılmaktadır.
Yusuf (a.s)’un kardeşlerinin sahte delil getirmeleri ve babaları Yakub (a.s)’un araştırmadan buna inanmaması bizler için örnek olmalıdır. Hucurât suresinde de belirtildiği gibi gelen haberleri hemen kabul etmek yerine doğruluğunu araştırmalı ve ona göre karar vermeliyiz (Hucurât, 49/6).
Bir mümin her nerede olursa olsun her zaman inanan insana yakışır şekilde davranmalı ve İslam ahlakı üzere bulunmalıdır. Nasıl Yusuf (a.s) inancının gereği olarak doğru dürüst davrandı ve Rabbinin yasaklarından kaçındıysa, bizlerde her nerede olursak olalım ve şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun aynı şekilde haramlardan kaçınmalıyız. Kimse görmese de yüce Allah’ımızın bizi her an gözetlediğini düşünerek ona göre hareket etmeliyiz. Bu şuurla hareket ettiğimiz takdirde Rabbimiz bizi başarıya ulaştıracaktır.
Hiçbir olay karşısında kin ve nefret duymamalı ve müsamahalı davranmalıyız. Yusuf (a.s)’a çeşitli sıkıntılar, eziyetler vermelerine rağmen Hz. Yusuf’un kardeşlerine karşı kin ve düşmanlık beslememesi bize örnek olmalıdır. En yakınımızdan gelse bile sıkıntılara sabretmemiz ve onlara kin ve düşmanlık beslemememiz, hoşgörü ile muamele etmemiz Yusuf kıssasından alacağımız ibretlerden biridir. Çünkü sonuçta Yusuf (a.s) nasıl bu sabrı ve hoşgörüsüyle otuz yaşında Mısır’a sultan olduysa ve sonsuz saadete kavuştuysa bizler de kin ve nefretten uzak kalarak hoşgörüyle hem dünya hem de ahirette mutluluğa ulaşabiliriz.
Yusuf suresinde Yusuf (a.s)’un hayatta karşılaştığı çeşitli sıkıntılardan, bunlara karşı göstermiş olduğu sabırdan ve sonuçta ulaştığı başarıdan bahsedilmektedir. Okuduğumuz ayette “Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır” buyurularak “kıssaların en güzeli” (Yûsuf, 12/3) olan Yusuf (a.s) ve kardeşlerinin kıssasında biz inananlar için faydalı öğütler ve önemli mesajlar verilmektedir. Öncelikle Yusuf (a.s)’un kıssasını kısaca hatırlayalım ve daha sonra da alınacak derslere temas etmeye çalışalım.
Yusuf (a.s), babasına rüyada on bir yıldız, güneş ve ayı gördüğünü, bunların kendisine boyun eğdiğini söylemişti. Babası da; “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa sana tuzak kurarlar...” (Yûsuf, 12/45) diye Yusuf (a.s)’u uyarmıştı. Bu uyarıdan sonra olaylar şöyle gelişti: Yusuf (a.s)’un kardeşleri babalarının Yûsuf ve kardeşini (Bünyamin) kendilerinden daha fazla sevdiği gerekçesiyle Yusuf (a.s)’u öldürmeyi veya bir kuyuya atmayı planlamışlar, babalarına Yusuf’u bizimle gönder gezsin, bize güven biz onu koruruz demişlerdi. Tertipledikleri gezide, kardeşler yapmış oldukları plan gereği Yusuf (a.s)’u kuyuya attılar. Akşamleyin de ağlayarak Yusuf’un sahte kan bulaştırılmış gömleğini babalarına getirdiler ve onu kurdun yediğini söylediler ancak Yakub (a.s) buna inanmadı... (Yûsuf,12/8 18)
Bir kervan, kuyudan su alırken Yusuf’u bulup “Müjde! Müjde, İşte bir oğlan!” diye sevindiler ve bir ticaret malı olarak sakladılar. Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar... Onu satın alan Mısırlı kişi hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık... Olgunluk çağına erişince ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.”
Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan)... bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi. İkisi de kapıya koştular. Kadın Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Yûsuf, “O benden arzusunu elde etmek istedi” diye kendini savundu. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, “Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir.
O (Yûsuf) ise, doğru söyleyenlerdendir. Kadının kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce dedi ki: “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür. Şehirde bu dedikodu yayılınca kadın, mahallenin kadınlarını çağırıp ellerine birer bıçak verdi ve Yusuf’u karşılarına çıkardı. Kadınlar, onu görünce şaşkınlıkla ellerini kestiler, “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler. Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o iffetinden dolayı bundan kaçındı... Neticede Yusuf (a.s) suçsuz olmasına rağmen yine de zindana atıldı ve orada sıkıntılı olaylar yaşadı...
Bu sureden alınması gereken dersleri özetle şöyle sıralayabiliriz:
Bu surede öncelikle sabretmenin ne denli önemli olduğuna işaret edilmektedir. Yusuf (a.s), yaşadığı sıkıntılar karşısında nasıl sabredip tüm iftira ve olumsuzluklardan kurtulduysa, Hz. muhammed ve biz ümmetine, sabrettiğimiz takdirde Hz. Yûsuf’a verilmiş olan mükâfatın bir benzerinin verileceği hatırlatılmaktadır.
Yusuf (a.s)’un kardeşlerinin sahte delil getirmeleri ve babaları Yakub (a.s)’un araştırmadan buna inanmaması bizler için örnek olmalıdır. Hucurât suresinde de belirtildiği gibi gelen haberleri hemen kabul etmek yerine doğruluğunu araştırmalı ve ona göre karar vermeliyiz (Hucurât, 49/6).
Bir mümin her nerede olursa olsun her zaman inanan insana yakışır şekilde davranmalı ve İslam ahlakı üzere bulunmalıdır. Nasıl Yusuf (a.s) inancının gereği olarak doğru dürüst davrandı ve Rabbinin yasaklarından kaçındıysa, bizlerde her nerede olursak olalım ve şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun aynı şekilde haramlardan kaçınmalıyız. Kimse görmese de yüce Allah’ımızın bizi her an gözetlediğini düşünerek ona göre hareket etmeliyiz. Bu şuurla hareket ettiğimiz takdirde Rabbimiz bizi başarıya ulaştıracaktır.
Hiçbir olay karşısında kin ve nefret duymamalı ve müsamahalı davranmalıyız. Yusuf (a.s)’a çeşitli sıkıntılar, eziyetler vermelerine rağmen Hz. Yusuf’un kardeşlerine karşı kin ve düşmanlık beslememesi bize örnek olmalıdır. En yakınımızdan gelse bile sıkıntılara sabretmemiz ve onlara kin ve düşmanlık beslemememiz, hoşgörü ile muamele etmemiz Yusuf kıssasından alacağımız ibretlerden biridir. Çünkü sonuçta Yusuf (a.s) nasıl bu sabrı ve hoşgörüsüyle otuz yaşında Mısır’a sultan olduysa ve sonsuz saadete kavuştuysa bizler de kin ve nefretten uzak kalarak hoşgörüyle hem dünya hem de ahirette mutluluğa ulaşabiliriz.