Hz. İbrahim Kur’anı Kerim’de ismi bildirilen peygamberlerdendir. Hz. İbrahim’in eşi Hz. Sâre’nin çocuğu olmuyordu. Bundan dolayı Hz. İbrahim eşinin muvafakatıyla Hz. Hacer ile evlenmiş ve bu evlilikten Hz. İsmail dünyaya gelmiştir. Hz. Hacer Hz. İsmail’i doğurunca kendisinin çocuğu olmadığından dolayı Sare üzüntü içerisine girmiştir. Daha sonra Hz. İbrahim ve Hz. Sare çok ileri yaşlardayken yüce Allah’ın bir lütfu olarak çocukları dünyaya gelmiştir. Bu çocuk da daha sonra kendisine peygamberlik görevi verilen Hz. İshak’tır. Hz. İshak’ın dünyaya geleceği Hz. İbrahim ve eşine melekler vasıtasıyla bildirilmiştir. Yaşlı çift böyle bir müjde ile karşılaşınca, çok şaşırmışlar, bu ihtiyar yaşlarında nasıl çocuklarının olabileceğini sormaya başlamışlardır. Bu hadise Kur’anı Kerim’de yukarıdaki ayetin devamında şu şekilde anlatılmaktadır:
“Hani misafirler İbrahim’in yanına girmiş ve ‘Selam’ demişlerdi. O da, ‘Gerçekten biz sizden korkuyoruz’ demişti. Onlar, ‘Korkma, biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz’ dediler. İbrahim, ‘Bana yaşlılık gelip çatmış iken beni mi müjdeliyorsunuz? Bana neyi müjdeliyorsunuz?’ dedi. ‘Biz sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizlerden olma’ dediler. Dedi ki: ‘Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?’”
Melekler çocuk müjdelemeye gelince Hz. İbrahim’e selam vermişler, Hz. İbrahim onların selamını aldıktan sonra vakit geçirmeden onlara ikramda bulunmak için hazırlık yaparak, kızartılmış bir buzağıyı meleklere yemeleri için servis yapmıştır. Ancak, Hz. İbrahim meleklerin ellerinin buzağıya uzanmadığını görünce korkuya kapılmış, normal bir insan olmadıklarını hissetmeye başlamıştır. Bunun üzerine melekler Hz. İbrahim’e korkmamalarını kendilerinin Lût kavmini cezalandırmak için geldiğini ifade etmişler; orada bulunan Hz. İbrahim’in hanımına da İshak’ı ve ardından da Yakub’u müjdelemişlerdi (Bk. Hûd, 11/6975).
Yaşlı bir anne babadan meydana gelen Hz. İshak, babası Hz. İbrahim’in vefatından sonra Şam dolaylarında peygamber olarak görevlendirilmiştir. Meleklerin müjdesine mazhar olan bu hayırlı evladı yüce Kitabımız şu şekilde dile getirmektedir:
“Biz onu salihlerden bir peygamber olarak İshak ile de müjdeledik. Onu da İshak’ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine apaçık zulmedenler de.”
Hz. İbrahim’e yapılan bu beklenmedik müjdeden çıkarabileceğimiz en büyük ders, Allah’ın rahmetinden ümit kesmememiz gerektiğidir. Çünkü gerçek mümin Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez. Birtakım beklenti ve amaçları gerçekleşmediği zaman ümitsizlik ve hayal kırıklığına kapılmaz. Zira her şey Allah’ın kudreti dâhilindedir (Yâsîn, 36/82). Mümin, bir şeyin olmasını istediğinde o iş için gerekli olan sebepleri yerine getirdikten sonra Allah’a tevekkül eder. Allah’tan ümidini kesmez.
Hz. İbrahim’e müjde için gelen melekler de yüce Kitabımızın ifadesiyle Hz. İbrahim’e ümitsiz olmamasını söylemişlerdir. Hz. İbrahim de hiçbir zaman Rabbinin rahmetinden ümidini kesmemiş, kendisine çocuk müjdesi geldikten sonra şöyle dua etmiştir:
“Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.”