DEAŞ kendisine ilahî bir misyon yükleyen söylemini, kıyamete yakın Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında gerçekleşecek büyük bir savaşa bağlamaktadır. Kaynaklarımızda “Melhame i Kübrâ” olarak adlandırılan bu savaşa dair rivayetleri de bağlamından koparan DEAŞ, askerî bir propaganda aracına çevirmektedir. DEAŞ’ın dayanak aldığı hadis rivayetine göre, bugün Suriye sınırları içinde kalan A‘mâk veya Dâbık bölgelerinde Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında büyük bir savaş yaşanmadan kıyamet kopmayacaktır. Hıristiyanların karşısına çıkan Müslüman ordusu Medine’den hareket edecek ve yeryüzündeki en hayırlı kişilerden oluşacaktır. Bu çetin savaşta Müslümanlar galip gelecek, daha sonra da İstanbul’u fethedeceklerdir. Gaziler kılıçlarını zeytin ağaçlarına asmış ganimetleri taksim ederken, Deccal’ın ortaya çıktığı, geride kalan ailelerin güvende olmadığı şayiası ortaya atılacaktır. Müslümanlar Şam bölgesine dönüp savaşa hazırlandıklarında, Hz. İsa ortaya çıkacak ve Deccal’ı öldürecektir (Müslim, Fiten, 34).
DEAŞ, bu rivayete dayanarak kendisini İslâm ordusu gibi göstermekte, meşruiyet kazanmaya çalışmakta, Dâbık savaşının vaktinin geldiğini ileri sürerek gönüllüleri kendi saflarında yer almak üzere Suriye’ye davet etmektedir. Oysa canlarına kıydığı, şehirlerini harap ettiği, mallarını yağmaladığı ve zulmettiği insanlar Müslümanlardır. Kaldı ki İslâm Peygamberi (s.a.s), savaşta düşman karşısında bile erdemli bir duruşu tavsiye etmiş, sivillere dokunmayı, kadın, çocuk, yaşlı ve din adamlarını öldürmeyi yasaklamış, intikam almaya yönelik insanlık dışı davranışlara asla izin vermemiştir.