Kıyametin kopması ve dünyanın son bulmasıyla, gelmiş geçmiş bütün insanlar Allah’ın huzurunda hesaba çekilecektir. İlâhî adalet tecelli edecek, iyi ile kötü, zalim ile mazlum, haklı ile haksız birbirinden ayrılacak ve herkes yaptıklarının karşılığını eksiksiz görecektir.
Âhirete iman etmek, insanın sorumluluk bilincini geliştirir. Yerlerin ve göklerin sahibi olan Allah’ın bir gün insana verdiği bütün nimetler ve emanetler hakkında hesap soracağını bilmek, kişiyi duyarlı hâle getirir. Bu duyarlılık, sosyal ilişkilerden tabiata karşı tutum ve davranışlara kadar Müslüman’ın bütün iletişimini etkiler.
Ayrıca âhirete iman etmek, insanın hayatını ulvi bir gaye ile yönlendirmesini, doğru bir hedefe kilitlenerek iyiliğe adanmasını sağlar. Kin, haset, düşmanlık, nefret gibi duyguları törpüler; affetme, bağışlama, ümitli ve sabırlı olma gibi olumlu yönleri geliştirir. Hayattaki zorluklara karşı mücadele gücü aşılar ve beklediği hâlde kimi zaman bulamadığı adalet arayışlarına cevap verir.
Âhirete iman eden, ölümü sıkça hatırlayan ve ölümden sonraki hayatı için en güzel şekilde hazırlık yapan kişi, müminlerin en bilinçlisidir. Zira en doğru yatırım, cenneti barındıran sonsuzluk diyarına yapılan yatırımdır.