Ölünün gözleri kapatılır,
çenesi bağlanır,
yatağı değiştirilir,
karnına bıçak(yada makas, maşa) konur,
bulunduğu odaların perdeleri açılır,
gece ise oda aydınlık tutulur;
baş ucunda Kur’an okunur,
yalnız bırakılmaz.
Yaygın olan inanışa göre ölü elden geldiğince çabuk gömülmelidir; ancak ikindiden sonra ölenler, ertesi güne kadar bekletilir.
Gömülme hazırlıklar yıkanma, kefene sarılma, musalla taşında cenaze namazının kılınmasıdır.
Genel olarak tabutun üstüne ölünün cinsiyetini, kimi hallerde mesleğini belirten bir eşya konulur, Genç yaşta ölen kızların tabutu, gelin teli veya duvak ile süslenir.
Ölü tabutlu veya tabutsuz gömülür. Tabutlu gömüldüğü hallerde de tabut baş tarafından açılır. Geleneğe göre tabut içinde de olsa üstüne bir parça toprak konulması gereklidir. Gömülmeden sonra, imam olsun, cemaat olsun, Kur’an da belirli ayetler okurlar. Bundan sonra, imam “talkın” verir:
Talkın, sorgucu meleklere ölünün vereceği karşılıkları kolaylaştırma amacı ile söylenen öğüt niteliğine Arapça sözlerdir.
E
n sonunda ölünün oruç ve namaz borçlarını ödemek, yerine getiremediği sözlerini affettirmek için fakirlere “devir” veya “ıskat” adı verilen usule göre para dağıtılır.
Başsağlığı
Ülkemizde başsağlığı dileme geleneği vardır. Baş sağlığı dilemenin en iyi yolu ölenin yakınlarıyla yüz yüze görüşmektir.Uzakta oturup seyahat imkanı bulamayanlar telefon, telgraf,mektup ve gazete ilanı vasıtasıyla baş sağlığı dileklerini iletirler.
Baş sağlığı ziyaretine gelenler uzun süre oturmazlar.
Baş sağlına gelenler şu sözlerden birini veya birkaçını söylerler.
Başınız sağ olsun.
Allah başka acı, keder göstermesin.
Mekanı cennet olsun.
Allah taksiratını affetsin.
Nur içinde yatsın vb. gibi sözler söylerler.
Kırk duası
Ülkemizde ölenin, dinsel törelerle “ölü aşı” denen yemekler hazırlanıp davetlilere sunularak anıldığı belli günler vardır. Bunların başında ölünün “kırkıncı”, “elli ikinci” günleri ve “yıl dönümü” gelmektedir.
Daha az rastlanmakta beraber, “üçüncü” ve “yedinci” günlerde de ölen kişi belli bir biçimde anılmaktadır.
Ölüyü anma günleri içerisinde ve “kırkıncı” gün en yaygın anma günüdür. “Kırkıncı” günde ölen için yemek verilir, helva su dağıtılır. Mevlid okunur,hatim indirilir. “Yasin” okunur, “kırk duası” okutulur.
Elli ikinci günde de mevlid, Kur’an ve “ elli ikinci gece duası” okunur dua edilir; yemek verilip, helva dağıtılır.
Kırk ve elli ikinci günlerin dışında, ölüm yıl dönümüne, ekonomik duruma göre camilerde veya evlerde “ölenin ruhu için mevlit okutulur ve şeker dağıtılır.
Mevlid çevreye,“okuyucu” veya gazete aracılığıyla duyurulur. Evrensel bütün kültürlerde olduğu gibi bizim kültürümüzde de ölümle ilgili adet ve uygulamalar arasında yas tutmak işlemi yer alır.
Yas toplumsal, ekonomik, biyolojik ve duygusal yönden bağlı olduğumuz bir insanın kaybından duyduğumuz acı ve insancıl bir tepkinin dışa vurumudur. Kültürümüzde, ölenin ardından “yas tutmanın” süresi, üç gün ile bir kaç yıl arasında değişmektedir.
En yaygın yas süresi, “kırk günlük” olandır.
Yas geleneği
Yas süresince gerek kadın, gerek erkek, gerekse ailenin öteki üyeleri birtakım şeyleri yapmaktan kaçınırlar. Genellikle renkli, süslü şeyler giyilmez, gezmeye eğlenceye gidilmez, yıkanılmaz, tıraş olunmaz.
Bu arada nişan, düğün, sünnet gibi töreler, ya ileri bir tarihe alınır ya da sessiz bir törenle yapılır.
Komşular ve akrabalar, ilişki derecesine göre bir takım şeylere dikkat ederek yaslı ailenin acısını paylaşmaya çalışırlar. Kültürümüzde, ölümle ilgili önemli adetlerden birisi ,”baş sağlığı” (taziye) dilemektir.
Baş sağlığı dileme, sözün etkileyici ve sağaltıcı gücünden yararlanarak hem acıyı, yası azaltmaya hem de dayanışmaya yönelik bir adettir. Uzakta olanlar da telgraf, mektup, telefon ve gazete ilanlarıyla bu önemli görevi yerine getirirler.