Finansal hizmetlerin teknolojiyle buluşmasıyla ortaya çıkan finansal teknoloji durağan bir alan değildir. Bu alandaki aktörlere bakıldığında hepsinin zaman içinde birbirine dönüşebildiği görülmektedir. Örneğin finansal kuruluşlar giderek daha teknoloji odaklı bir yapı kazanmıştır. Büyük teknoloji şirketleri ise sosyal ağlar ve eposta üzerinden eşler arası ödeme hizmetleri sunabilmektedir. Finansal teknoloji firmalarının sayıları her yıl artmakta, en yoğun faaliyet perakende ödemeler alanında gösterilmektedir.
Yenilikçi finansal teknoloji iş modelleri genellikle internet üzerinden otomatik olarak oluşturulan finansal ürün ya da hizmetlerin sunulmasını sağlamaktadır. Bu iş modelleriyle, bankalar ya da yatırım kuruluşları gibi geleneksel aktörler tarafından verilen hizmetler teknolojiye uyarlanmaktadır. Yapay zeka, bilişsel bilim, makine öğrenimi ve Dağıtık Defter-i Kebir (DDK) gibi yeni teknolojiler ise hem finansal teknoloji alanına yeni giren şirketler hem de geleneksel finansal aktörler tarafından kullanıldığı için finansal hizmetleri dönüştürme potansiyeli taşımaktadır.
Bankalar ekonomi için halen kritik öneme sahip, kanunlarla ayrıntılı olarak düzenlenmiş, kredi vermede tekel konumunda ve dünyanın en büyük ödeme sistemlerine geçit noktası olan kuruluşlardır. Fakat finansal teknoloji şirketlerinin güçlenmesiyle finansal ekosistem değişmeye başlamıştır. Öncelikle 2008’deki bankacılık krizinden sonra bankalara olan tüketici güveni sarsılmıştır. Kişiselleştirilmiş hizmetlerin sunulmasına olanak sağlayan mobil cihazların gün geçtikçe daha çok kullanılması, bankaların müşterilerle yüz yüze iletişimden dolayı sahip oldukları avantajı erozyona uğratmıştır. Buna ek olarak, dünya çapında şeffaf ve yüksek erişime sahip veri tabanlarının kurulması finansal teknoloji firmalarının bankalarla rekabet etmede başarılı olmalarına neden olmuştur.
SPB’ler, son yıllarda ortaya çıkan en büyük finansal teknolojilerden biridir. SPB olgusu, 2009 yılında Satoshi Nakamoto isimli Japon bir programcının Bitcoin’i oluşturmasıyla finans dünyasına giriş yapmıştır.
Bitcoin’in işlem hacminin sürekli artması ve değerinin USD karşısında sergilediği oynaklık, finansal piyasalarda dikkat çekmesinde etkin rol oynamıştır. Günümüz itibarıyla birçok SPB çeşidi bulunmakla beraber, Bitcoin en çok bilinen ve en çok kullanılan SPB olma ünvanını başından beri taşımaktadır. Buna neden olarak ilk SPB örneği olmasının yanında, teknolojik anlamda diğer SPB’ler için örnek teşkil etmesi gösterilebilir. Bu nedenle SPB’lere ilişkin akademik çalışmalarda, analizlerde ya da ülkeler tarafından atılan hukuki adımlarda genellikle Bitcoin bir çıkış noktası olarak kullanılmaktadır.
SPB’ler benzer prensiplerle çalışan sistemler olsalar da kendi içlerinde çeşitlilik göstermektedirler. Bugün piyasada yaklaşık 6803 (Kripto para Birimleri Piyasa Değerleri, 2017) tane SPB çeşidi bulunmaktadır. SPB’lerin büyük çoğunluğu Bitcoin’in mantığıyla çalışmakta, çok az sayıda SPB teknik özellikler açısından farklılık göstermekte ve/veya SPB’lerin mevcut işleyişine farklı bir yaklaşım getirmektedir. Günümüz itibariyle yüzlerce SPB çeşidi mevcut olsa da birçok başarısız girişimin olduğu da göz ardı edilmemelidir.
Avrupa Merkez Bankası (ECB), SPB’ler hakkındaki ilk kapsamlı araştırmayı yaparak Ekim 2012’de konuya ilişkin bir rapor yayımlamıştır. Bu raporda ilk defa SPB şeması kavramı ortaya atılarak SPB’lerin hem değer boyutu, hem de bu değerin transferine olanak tanıyan içsel teknolojik mekanizmaları ele alınmıştır. Bu raporda SPB tanımı;
“Genellikle geliştiricileri tarafından ihraç ve kontrol edilen, belli bir sanal ortamın üyeleri tarafından kabul edilen ve kullanılan, kanunlarla düzenlenmemiş dijital bir para çeşidi” (ECB, 2012, s.5).
olarak yapılmıştır.
SPB tanımı ECB’nin 2015’te yayımladığı aynı konulu raporda gözden geçirilmiştir. SPB’ler toplumda geniş ölçüde kabul edilen varlıklar olmadığından SPB’nin bu yeni tanımında para kelimesine yer verilmemiştir. Buna ek olarak, bazı ülkelerde yapılan yasal düzenlemelerin belli yönleriyle SPB’leri kapsaması nedeniyle “kanunlarla düzenlenmemiş” ifadesi bu tanımda yoktur. Son olarak SPB’lerin toplumda kabul edilebilirlik seviyesinin yanlış anlaşılmaması adına “belli bir sanal ortamın üyeleri tarafından kabul edilen ve kullanılan” ibaresi eşler arası ağlar ve internet platformları sanal ortam olarak kabul edilse bile bu tanımdan dışlanmıştır. Bu raporda SPB tanımı;
“herhangi bir merkez bankası, kredi kuruluşu ya da e-para kuruluşu tarafından ihraç edilmemiş ve bazı durumlarda paraya alternatif olarak kullanılabilen varlığın sanal temsili”.
olarak güncellenmiştir.
Bu tez çalışmasının hazırlık sürecinde gözlemlenen hususlar ışığında, ECB’nin 2015 yılında yayımladığı raporda yer alan tanım benimsenebilir. Çalışma süresince SPB kavramı, SPB şeması ile dönüşümlü olarak kullanılmaktadır. SPB şeması ifadesi ECB’nin bahsi geçen raporundaki gibi kavramın her iki unsurunu ifade etmek için kullanılmıştır.
SPB, finansal piyasalarda yeni bir kavram olduğundan ve resmi bir kuruluş tarafından ihraç edilen bir varlık olmadığından, farklı finansal aktörler bu kavramı farklı anlama gelecek şekilde kullanmaktadır. Bu nedenle SPB kavramı gayri ihtiyari birçok varlıkla karıştırılmakta ve karşılaştırılmaktadır. Literatürde anlam farklılığı bulunmasının yanında isim birliğinin olmadığının da altını çizmek gerekmektedir. Birçok akademik çalışma, rapor, resmi duyuru ve haberde SPB yerine dijital para ve kripto para ifadeleri kullanılabilmektedir.
İlk olarak SPB kavramının, günümüzdeki para algısıyla karşılaştırılması amacıyla, paranın daha önce değinilen üç fonksiyonu açısından ele alınması, konunun daha iyi anlaşılması açısından faydalı olacaktır. Mevcut durumda, SPB sınırlı sayıda insan tarafından kullanılmaktadır. Bu kullanıcılar için, SPB’ler öncelikle değer saklama aracı olarak algılanmakta ve mübadele aracı olarak pek kullanılmamaktadır.
Öncelikle değerlerindeki yüksek oynaklık, uzun vadeli yatırım aracı olarak kullanılmaları bir yana kısa zaman dilimleri için bile SPB’lerin değer saklama aracı olmalarına engel teşkil etmektedir. Bir varlığın değer saklama aracı olarak değeri, insanların bu varlığın gelecekteki arz ve talebine ilişkin inançlarıyla doğru orantılıdır. SPB sistemlerinin çoğunda sınırlı arz kuralı mevcut olsa da gelecekteki talebi tahmin etmek oldukça zordur. SPB’lerin öz talebi bulunmadığından (üretimde kullanılmak için ya da tüketilmek için) ya da bir otorite tarafından desteklenmediklerinden talep miktarları, gelecekte mübadele aracı olarak kullanılacaklarına ve uzak gelecekte de hala talep edileceklerine olan inanca bağlıdır.
Bir SPB’nin mübadele aracı olarak kullanılma derecesi, perakende satıcıların SPB’leri ödeme aracı olarak kabul etmesiyle doğru orantılıdır. SPB’lerin ekonomide kabul edilme seviyesi oldukça düşük olduğundan mübadele aracı olma kapasitesi sınırlıdır (ECB, 2015). Mevcut durumda, dünya çapında ödemeleri Bitcoin cinsinden kabul eden ve çoğunluğu internet firmaları olan birkaç bin perakende satıcı bulunmaktadır. Sayıları çok az olduğundan bu perakendecilerin SPB’leri ödeme olarak kabul etmesi, bu varlıkların yaygın olarak kullanıldığı anlamına gelmemektedir.
Sonuç olarak hem değerlerindeki ve alım güçlerindeki yüksek oynaklık hem de düşük kabul edilme seviyesi, SPB’lerin ölçü birimi olmaya uygun olmadıklarının kanıtı niteliğindedir (ECB, 2015). Az sayıda kişi arasında bir ölçü birimi olarak kabul edilse bile, bu kişilerin çoğunlukla izole olmaları ve birbiriyle bağlantılarının bulunmaması nedeniyle ölçü birimi olma fonksiyonu da kısıtlı olarak gerçekleşmektedir. Bitcoin cinsinden ödeme hizmeti veren yeni firmalar fiyatları itibari para cinsinden belirlemekte, dolayısıyla SPB’leri sadece bir mübadele aracı olarak kullanmaktadırlar. Fiyatları SPB cinsinden belirleyen firmalar ise, SPB’lerin değerindeki yüksek oynaklık nedeniyle, bu fiyatları çok sık aralıklarla güncellemek zorunda kalmaktadırlar.
Bir varlığın paranın temel fonksiyonlarını ne ölçüde yerine getirdiği kişiden kişiye ve zaman içerisinde değişmektedir. Bu fonksiyonları yerine getirmesi, bir varlığın yasal açıdan para olarak nitelendirileceği anlamına gelmemektedir. Her ne kadar gelecekte daha istikrarlı SPB’lerin geliştirilmesi ve daha geniş bir kitle tarafından kullanılması ihtimal dahilinde olsa da SPB’lerin mevcut şartlar altında para olarak kabul edilmesi mümkün görünmemektedir.
İkinci olarak ise SPB’nin altın ve elektronik para (e-para) ile karşılaştırılması, SPB’nin tez çalışmasının ilerleyen kısımlarında değinilecek unsurlarının kavranması açısından altyapı oluşturur niteliktedir.
SPB’ler sıkça karşılaştırıldıkları altınla bazı benzerlikler taşımaktadırlar. Öncelikle altına benzer şekilde dolaşımdaki SPB’lerin birçoğunun arzı sınırlıdır. Altın gibi, SPB’lerin değeri de son derece dalgalı olup, kullanıcıların yatırım kararları ve arz-talep dengesine göre şekillenmektedir. SPB’ler de altın gibi kolaylıkla ölçülebilmekte ve bölünebilmektedir. Son olarak SPB’lerin değerlerinin korunması herhangi bir merkezi otoriteye bağlı değildir. SPB’ler bazı yönleriyle de altından farklılık göstermektedir. SPB’lerin fiziksel bir varlığı ya da kendilerine has bir değeri bulunmamaktadır. Altının aksine SPB’ler kolaylıkla taşınabilir çünkü uluslararası transferlerde banknot gibi bürokrasiye tabi olmak zorunda değillerdir. SPB’ler aynı zamanda kanunların uygulanması ve istihbarat girişimlerine karşı da bir direniş içermektedir.
SPB’lerin en çok karıştırıldıkları varlık çeşidi e-paradır. Bu iki varlık çeşidi arasındaki farklılıklar, SPB’lerle beraber piyasaya ilk defa sunulan finansal ve teknik yenilikler nedeniyle doğal olarak ortaya çıkmıştır.
SPB’ler bir kişinin ya da kuruluşun yükümlülüğü değildir ya da bir otorite tarafından desteklenmemektedir. SPB’lere bir değer atfedilmesinin tek nedeni kullanıcıların ürün ya da hizmet alımında SPB’leri kullanılabileceklerine ya da belli bir itibari para birimi karşılığında takas edebileceklerine dair inançlarıdır. Önceden belirlenmiş algoritmik kurallara dayanan SPB arzını, hiçbir kişinin ya da otoritenin tek başına belirleme yetkisi bulunmamaktadır.
E-para ve SPB arasındaki ikinci farklılık, varlığın işlem tarafları arasında transfer ediliş biçimine ilişkindir. Yakın zamana kadar, herhangi bir aracının olmadığı durumlarda bir işlemin tarafları arasındaki değer takasının gerçekleşmesi nakit para kullanımıyla sınırlı bulunmaktaydı. E-para, işlemlerin takasını ve mutabakatını gerçekleştiren merkezi bir altyapıda takas edilmektedir. SPB’lerin getirdiği temel yenilik, taraflar arası güvenin ve aracıların yokluğunda elektronik değerlerin eşler arası transfer edilmesini mümkün kılan DDK teknolojisini kullanmalarıdır.
E-para ile SPB arasındaki üçüncü ve son farklılık şemaların yapısal unsurlarından kaynaklanmaktadır. E-para şemalarında, şemanın işletilmesi sürecine dâhil olan ya da bu süreç için elzem olan e-para ihraççıları, ağ yöneticileri, özel program satıcıları ve e-para işlemlerinin takasını yapan taraflar gibi birden fazla aktör bulunmaktadır. Buna zıt olarak, birçok SPB şeması belli bir kişi ya da kuruluş tarafından yönetilmemektedir. Bazı SPB şemalarının merkezi olmayan yapıları gereği belli bir şema işleticileri de yoktur. E-para örneğinde sistemin işletimi rolü genellikle finansal kuruluşlar veya diğer kuruluşlar tarafından yerine getirilmektedir. SPB’lerde ise teknik hizmet veren birden fazla aracı bulunmaktadır. Bu aracılar genellikle SPB kullanıcılarının SPB ve/veya itibari para transferi yapmalarını kolaylaştıran sanal cüzdan hizmeti sağlayıcılarıdır.
Para ve takas mekanizmaları, SPB’lerin iki temel unsur olan varlık boyutu ve DDK’ya dayalı merkezi olmayan takas mekanizmasını içeren teknolojik boyutu açısından ele alınmakta ve diğer para çeşitlerine göre e-para ile SPB’lerin pozisyonu ortaya konulmaktadır.