Kabirleri ibadet yeri hâline getirmek ve kabirdekinden birtakım isteklerde bulunmak kişiyi şirke sürükler. Ancak selam verip dua ederek peygamber Efendimizin sünnetine uygun gerçekleştirilen bir kabir ziyareti meşrudur. Aklı başında herkes bu iki uygulama arasındaki farkı bilir. Her Müslüman inanır ki, Yüce Allah zatında, sıfatlarında ve fiillerinde tektir. Yalnız O’na yalvarılır, sadece O’ndan istenir, ancak O’nun ihsan ve inayetiyle dileklere kavuşulur. Dolayısıyla ibret almak ve ölümü hatırlamak için yapılan usûlüne uygun bir kabir ziyaretinin şirkle alakası yoktur.
DEAŞ’ın türbe ve kabir ziyaretleriyle şirk arasında kurduğu ilişkinin yansıması, tarihî mirası tahrip ve kültür düşmanlığı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu tavrın en bariz örneği ise başta peygamberlere ait olduğu düşünülen kabir ve makamlar olmak üzere, tarihî eserlerin yıkımı olmuştur. Konuyla ilgili hadisleri tarihî ve sosyal bağlamından koparan DEAŞ, bunları kendi kabir yıkma eylemlerine alet etmektedir.
Bu yıkımdan müzelerdeki heykeller ve mabet niteliğindeki tarihî eserler de nasibini almıştır. Örgüt mensupları, eski millet ve kültürlere ait mirası yok etmeyi, “putları yıkmak” olarak nitelendirmekte ve sözde dinî bir kisveye büründürmektedir.4 Hâlbuki yeryüzünde dolaşıp da tarihin izlerinden ibret almayı tavsiye eden Kur’anı Kerim, şöyle buyurmaktadır: “Peki, bu inkârcılar biraz olsun dünyayı gezip dolaşmazlar mı? Hiç değilse bu sayede düşünüp duygulanacak gönüllere, gerçeği işitecek kulaklara sahip olsunlar; fakat gerçek şudur, gözler kör olmazlar da göğüslerdeki kalpler körleşirler.”
DEAŞ’ın kültürel mirası ve sanat eserlerini sözde dinî gerekçelerle tahrip etmesi, İslâm’ın kültürü, sanatı ve zarafeti içermediği fikrini dünya kamuoyunda yayma amacına yöneliktir.
Tarihî mirası tahrip eden DEAŞ, insanoğlunun farklı süreçlerde ilahî imtihan karşısında neler yaptığını ve yaşadığını anlamamıza imkân tanıyan izleri silerek tam bir basiret körlüğü sergilemektedir. Oysa başta Hz. Ömer olmak üzere, Peygamberimizin güzide ashabı, Şam ve Beyti Makdis bölgelerini fethettiklerinde, peygamber mezarı olarak kabul edilen binaları yıkmamış, kilise ve havralara dokunmamıştır. Abdullah b. Ömer ve Saîd b. elMüseyyib gibi selefi sâlihînin ileri gelenleri, Peygamberimizin minberinin yanında dua etmiştir. Selefin dinî içerikli tarihî hatıralara yaklaşımı böyleyken, kendilerini “neo selefî” olarak tanımlayan bu terör yandaşlarının İslâm medeniyetinin doğup geliştiği şehirlerdeki hatıraları ortadan kaldırması, içler acısıdır.
DEAŞ’ın kültürel mirası ve sanat eserlerini sözde dinî gerekçelerle tahrip etmesi, örgütü kurgulayan oyun kurucuların amaçlarıyla birebir örtüşmektedir. Böylece İslâm’ın kültürü, sanatı ve zarafeti içermediği fikri dünya kamuoyunda yaygınlaştırılmak istenmekte, tarih boyunca Müslüman toplumlara yöneltilen ve batılı kaynaklarda yer verilen barbarlık iftirasının genç dimağlara aşılanması hedeflenmektedir.