Bu çelişki, ellndellk (Os. trâdei cüz'iye: İnsana bırakıldığı ileri sürülen iyiyi ve kötüyü seçme yeteneği) kurumuyla' çözümlenmeye çalışılmıştır. Hıristiyan inançlarına göre de tanrı, insanların hangilerini kurtarıp, hangilerini kurtarmayacağını önceden seçmiş ve saptamıştır. (Çünkü bütün insanlar, Adem’in elma hırsızlığı yüzünden kötüdür ve ancak tanrı tarafından kurtanlabilirler).
Demek ki tamının bağışı bir mükâfat, bağışlamaması da bir cezd’dır. Âdem'in elma hırsızlığıyla insanların suçu arasındaki nedensellik ilişkisi bir yana, kurtuluşun önceden belirlenmiş ve saptanmış olması aynı ussal soruların Hıristiyanlıkta da sorulmasını gerektirmiştir. Kaldı ki, kötülüklerin varlığı da ayn bir dinsel çelişmedir. Dünyayı tanrı yarattığına göre, neden onu kötülüklerle birlikte yaratmıştır ve neden kötülüklere engel olmamıştır? Tanrı, dünyamızdan, kötülükleri ya atmak istiyor da atamıyor, ya atabilir ama atmak istemiyor, ya ne atabilir ne atmak istiyor.
Bunlardan birincisi güçsüzlük, İkincisi kötülük, üçüncüsü hem kötülük hem güçsüzlüktür İd, tanrının özüne aylandır. Geriye kalan tek olanak, "hem atabilir, hem de atmak istiyor” olanağıdır ve tanrının özüne uygun olan, ona yakışan da budur. Ama bu halde de şu soruya yanıt bulmak gerek: öyleyse bu kötülükler neden duruyor?.. Bu açık çelişmeye karşın, insanlar, yüzyıllar boyunca tanrısal ceza ve armağana inanmışlardır. Bkz. Cerınet, Ceherınem, Kader, ötedünya, Bağış.