Televizyon Yayınlarını Hazırlayan Keşif ve İcatlar
Sinema ve televizyonun ortak temeli “görüntüyü toplamak ve yansıtmak” olduğu için her ikisinin de benzer teknolojiler olduğu düşünülebilir. Oysa bu iki iletişim aracı, birbirinden çok temel farklarla ayrılır ve farklı icatlar sonucu geliştirilmişlerdir. Sinema, temelde mekanik bir teknolojidir. Fransız Lumiere Kardeşlerin 1896’da bulduğu sinematograf cihazı görüntüyü çekerek bir film yüzeyine kaydediyor, aynı cihaz bu filmi duvara yansıtarak seyrettirme işlevi de görüyordu. Bir filmin ikinci bir yerde gösterimi için mekanik olarak kopyalanması gerekliydi. televizyon görüntüsü ise elektronik yöntemle çekilen bir görüntüdür ve yayını için de elektromanyetik dalgaların kullanılması gerektir. (Şunu da söylemek gerekir ki teknolojinin gelişmesiyle günümüzde sinema sektörü film karelerine kaydı bırakarak dijital kameralar kullanmaya başlamıştır).
Televizyon ile ilgili olarak ilk teknik buluş İrlandalı bir telgrafçı olan Andrew May tarafından 1873 yılında yapıldı. May, ışık dalgalarının elektrik akımına çevrilebildiğini ve selenyum adlı maddenin elektriğe karşı dirençli olduğunu keşfetti. May’ın bu keşfinden on yıl kadar sonra Alman bilim adamı Paul Nipkow, bir resmi tarayabilen bir araç geliştirdi. “Döner Disk” veya “Nipkow Diski” adlarıyla bilinen bu aracın üzerinde spiral şeklinde delikler açılmıştı. Disk bir eşya karşısında dönmeye başlayınca deliklerden geçen ışınlar, eşyanın gölgeli ve aydınlık yerlerini saptıyor, böylece az veya çok olan ışınlar, elektrik darbelerine dönüşüyordu. Cihazın ön kısmında bulunan benzer bir başka disk ise birincisiyle aynı hızda dönerek elektriği ışığa çeviriyor ve perdeye eşyanın görüntüsünü yansıtıyordu. Elde edilen görüntü silik ve çok kötüydü, görüntüyü uzaklara göndermek de imkânsızdı. Daha sonra televizyon konusunda yapılan çalışmalar bu döner diskin geliştirilmiş şekilleridir.
Nipkow’un daha sonraları “mekanik tarama” olarak adlandırılacak bu buluşu 1920’lerden sonra uygulama alanına koyuldu. 1923’te ABD’li Jenkins, 1925’de ise İngiliz Logie Baird Nipkow’un döner diskini kullanarak deneme yayınları yaptılar. Ancak alınan sonuçlar belli belirsiz kaba çizgilerden öteye geçmemişti. Bunun çaresi, görüntüyü mekanik değil elektronik olarak tarayacak bir yöntemdi.
Elektronik tarama konusundaki çalışmalar 1907 yılında İngiliz Alan Swinton ile Rus Boris Rosing tarafından ayrı ayrı yapıldı. Her iki araştırmacı katot ışınlarından görüntü naklinde yararlanılabileceğini, elektronların boşlukta yer değiştirirken telelevizyon sinyali gönderme ve alma işinde kullanılabileceğini ispatladılar. 1911 yılında ise Campbell keşfinde bir adım daha atarak ışık enerjisini elektrik enerjisine çevirmeyi başardı; yani kamerayı icat etti. Rosing’in öğrencisi olan Vladimir Zworykin “ikonoskop” adını verdiği icadıyla elektronik tarama ile ilk görüntü yayınını gerçekleştirdi. Bu araç ile görüntü satır satır çok çabuk olarak taranıp fotoğraf haline getiriliyor ve peş peşe oynatılan görüntüler insan gözünde sürekli bir resim geçiyor izlenimi veriyordu. Bu deneyler sonucunda televizyon yayını yapma ümitleri güçlendi. Zworykin çalıştığı ABD firması White Westinghouse adına deneylerini sürdürdü ve icadının patentini aldı. Bu teknik, günümüzdeki tarama yönteminin temeli olsa da daha geliştirilmesi gerekiyordu.
Sinema ve televizyonun ortak temeli “görüntüyü toplamak ve yansıtmak” olduğu için her ikisinin de benzer teknolojiler olduğu düşünülebilir. Oysa bu iki iletişim aracı, birbirinden çok temel farklarla ayrılır ve farklı icatlar sonucu geliştirilmişlerdir. Sinema, temelde mekanik bir teknolojidir. Fransız Lumiere Kardeşlerin 1896’da bulduğu sinematograf cihazı görüntüyü çekerek bir film yüzeyine kaydediyor, aynı cihaz bu filmi duvara yansıtarak seyrettirme işlevi de görüyordu. Bir filmin ikinci bir yerde gösterimi için mekanik olarak kopyalanması gerekliydi. televizyon görüntüsü ise elektronik yöntemle çekilen bir görüntüdür ve yayını için de elektromanyetik dalgaların kullanılması gerektir. (Şunu da söylemek gerekir ki teknolojinin gelişmesiyle günümüzde sinema sektörü film karelerine kaydı bırakarak dijital kameralar kullanmaya başlamıştır).
Televizyon ile ilgili olarak ilk teknik buluş İrlandalı bir telgrafçı olan Andrew May tarafından 1873 yılında yapıldı. May, ışık dalgalarının elektrik akımına çevrilebildiğini ve selenyum adlı maddenin elektriğe karşı dirençli olduğunu keşfetti. May’ın bu keşfinden on yıl kadar sonra Alman bilim adamı Paul Nipkow, bir resmi tarayabilen bir araç geliştirdi. “Döner Disk” veya “Nipkow Diski” adlarıyla bilinen bu aracın üzerinde spiral şeklinde delikler açılmıştı. Disk bir eşya karşısında dönmeye başlayınca deliklerden geçen ışınlar, eşyanın gölgeli ve aydınlık yerlerini saptıyor, böylece az veya çok olan ışınlar, elektrik darbelerine dönüşüyordu. Cihazın ön kısmında bulunan benzer bir başka disk ise birincisiyle aynı hızda dönerek elektriği ışığa çeviriyor ve perdeye eşyanın görüntüsünü yansıtıyordu. Elde edilen görüntü silik ve çok kötüydü, görüntüyü uzaklara göndermek de imkânsızdı. Daha sonra televizyon konusunda yapılan çalışmalar bu döner diskin geliştirilmiş şekilleridir.
Nipkow’un daha sonraları “mekanik tarama” olarak adlandırılacak bu buluşu 1920’lerden sonra uygulama alanına koyuldu. 1923’te ABD’li Jenkins, 1925’de ise İngiliz Logie Baird Nipkow’un döner diskini kullanarak deneme yayınları yaptılar. Ancak alınan sonuçlar belli belirsiz kaba çizgilerden öteye geçmemişti. Bunun çaresi, görüntüyü mekanik değil elektronik olarak tarayacak bir yöntemdi.
Elektronik tarama konusundaki çalışmalar 1907 yılında İngiliz Alan Swinton ile Rus Boris Rosing tarafından ayrı ayrı yapıldı. Her iki araştırmacı katot ışınlarından görüntü naklinde yararlanılabileceğini, elektronların boşlukta yer değiştirirken telelevizyon sinyali gönderme ve alma işinde kullanılabileceğini ispatladılar. 1911 yılında ise Campbell keşfinde bir adım daha atarak ışık enerjisini elektrik enerjisine çevirmeyi başardı; yani kamerayı icat etti. Rosing’in öğrencisi olan Vladimir Zworykin “ikonoskop” adını verdiği icadıyla elektronik tarama ile ilk görüntü yayınını gerçekleştirdi. Bu araç ile görüntü satır satır çok çabuk olarak taranıp fotoğraf haline getiriliyor ve peş peşe oynatılan görüntüler insan gözünde sürekli bir resim geçiyor izlenimi veriyordu. Bu deneyler sonucunda televizyon yayını yapma ümitleri güçlendi. Zworykin çalıştığı ABD firması White Westinghouse adına deneylerini sürdürdü ve icadının patentini aldı. Bu teknik, günümüzdeki tarama yönteminin temeli olsa da daha geliştirilmesi gerekiyordu.