Tambur, Türk müziğinin başlıca çalgılarından biridir. Türkçe yazım kurallarına göre n ve b harfinin yan yana gelmemesi nedeniyle tambur “m” harfi ile yazılsa da Osmanlıca kaynaklarda “nun” harfiyle yazıldığı için müzisyenler arasında “n” harfi ile “tanbur” şeklinde telaffuz edilir. Gövdesi yarım bir elmayı anımsatan büyükçe bir yarım küre şeklindedir. Uzun saplı, perdeli, mızrapla çalınan, telli bir çalgıdır
Türk musikisinin en eski çalgıları arasında yer alan tambur, Türk kopuz ailesinin mensubudur. Mezopotamya’ da yapılan kazılardan çıkan kabartmalarda tamburun atası sayılabilecek benzerlerine rastlandığı için köklerinin M.Ö. 2000 yılına kadar uzandığı düşünülür.
Türk kavimlerinde tambur denince standart bir tip karşımıza çıkmaz. Tambur deyimi gövdeli, uzun saplı ve çok telli birçok çalgı için kullanılmıştır.
Orta Asya’ da Türk sazının biraz büyümesi, tel ve perde sayısının artmasıyla tambur adını aldığı görülür. Asırlarca çeşitli kavimler tarafından değişik yapılarda ve değişik şekillerde çalınarak kullanılan tambur, osmanlı da XVIII. yy.da gözde bir çalgı hâline gelerek önemli değişiklikler geçirmeye başlamış; boyutu, biçimi, çalınışıyla aynı kökenli olduğu diğer tamburlardan büyük ölçüde ayrılmıştır. Bu sebeple Türk tamburu yalnız Türkiye’de kullanılan tek çalgı durumundadır.
Tamburun Osmanlı dönemindeki gelişimi tel sayısının artması, gövdesinin armudi (armuta benzeyen yapı) biçimden uzaklaşıp yarım küreye yaklaşması ve göğüs tahtasının incelmesi şeklinde gerçekleşmiştir.
Tambur da dahîl olmak üzere tüm telli çalgıların atası sayılan kopuz da Türk dünyasında çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, her bölgenin kendi kültürüyle de harmanlanarak değişim ve gelişim göstermiştir. Kopuzun tel sayısının, perde sayısının artması, sapının uzamasıyla oluşan yeni sazlar tanbur, tanbura ve dombra adını almışlardır. Özbek ve Uygur musikisinde çalınan birbirine benzeyen iki çalgı ile Kuzey Irak, Suriye ve İran’ın Luristan bölgesinde halk müziğinde kullanılan bağlama benzeri çalgılar da tambur adını taşımaktadır. Asya ve Anadolu’ da yaygın olarak kullanılan tambura özellikle Arap ve İranlı müzisyenler çok önem vermiş ve kullanmışlardır.
Türk musikisinin en eski çalgıları arasında yer alan tambur, Türk kopuz ailesinin mensubudur. Mezopotamya’ da yapılan kazılardan çıkan kabartmalarda tamburun atası sayılabilecek benzerlerine rastlandığı için köklerinin M.Ö. 2000 yılına kadar uzandığı düşünülür.
Türk kavimlerinde tambur denince standart bir tip karşımıza çıkmaz. Tambur deyimi gövdeli, uzun saplı ve çok telli birçok çalgı için kullanılmıştır.
Orta Asya’ da Türk sazının biraz büyümesi, tel ve perde sayısının artmasıyla tambur adını aldığı görülür. Asırlarca çeşitli kavimler tarafından değişik yapılarda ve değişik şekillerde çalınarak kullanılan tambur, osmanlı da XVIII. yy.da gözde bir çalgı hâline gelerek önemli değişiklikler geçirmeye başlamış; boyutu, biçimi, çalınışıyla aynı kökenli olduğu diğer tamburlardan büyük ölçüde ayrılmıştır. Bu sebeple Türk tamburu yalnız Türkiye’de kullanılan tek çalgı durumundadır.
Tamburun Osmanlı dönemindeki gelişimi tel sayısının artması, gövdesinin armudi (armuta benzeyen yapı) biçimden uzaklaşıp yarım küreye yaklaşması ve göğüs tahtasının incelmesi şeklinde gerçekleşmiştir.
Tambur da dahîl olmak üzere tüm telli çalgıların atası sayılan kopuz da Türk dünyasında çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, her bölgenin kendi kültürüyle de harmanlanarak değişim ve gelişim göstermiştir. Kopuzun tel sayısının, perde sayısının artması, sapının uzamasıyla oluşan yeni sazlar tanbur, tanbura ve dombra adını almışlardır. Özbek ve Uygur musikisinde çalınan birbirine benzeyen iki çalgı ile Kuzey Irak, Suriye ve İran’ın Luristan bölgesinde halk müziğinde kullanılan bağlama benzeri çalgılar da tambur adını taşımaktadır. Asya ve Anadolu’ da yaygın olarak kullanılan tambura özellikle Arap ve İranlı müzisyenler çok önem vermiş ve kullanmışlardır.