Arapça bir kelime olan sihir, çoğu kelâm âliminin de kabul ettiği şekliyle “aslı olmayan bir şeyi istemek ve hayal ettirmek” anlamına gelir. Türkçe’de çoğu kere büyü kelimesiyle aynı anlamda kullanılan sihir, el çabukluğu, süslü sözler ve göz boyama teknikleriyle bir şeyi olduğundan farklı gösterip insanları aldatma davranışlarının bütününü ifade etmek için kullanılan bir terimdir.
Sihir, kehanette olduğu gibi, bazı cin ve şeytanlardan yardım alma yoluyla değil, aksine doğrudan el çabukluğu ya da değişik yanıltıcı tekniklerle gerçekleştirilir, semavî yardımcılara başvurmadan doğrudan etkide bulunma sanatı olarak bilinir.
Sihir ve büyü tarih boyunca bilenen yöntemlerden biri olup, pek çok topluluk ve uygarlıkta izlerine rastlamak mümkündür. Hakkı bâtıl gösterip insanları yanıltma şeklindeki özelliği sebebiyle semavî dinler tarafından yasaklanmış olsa da, İslâm coğrafyası da dahil pek çok ülkede hâlâ varlığını sürdürmekte ve ilgiyle karşılanmaya devam etmektedir.
Sihrin özü, sebebi insanlarca bilinmeyen birtakım gizli teknik ve hilelere dayanmaktadır. Sihirbaz, sebebi gizli birtakım hilelerle veya el mârifetiyle, bir şeyi olduğunun aksine göstermeye çalışmakta ve insanları yanıltmaktadır.
İnsanlar gerçekleşen olayın, hakiki sebebini bilmedikleri için hakikatin hilâfına gerçekleşen olayı gerçek zannetmekte ve sihirbazlarda olağanüstü bir güç vehmetmektedirler. Dolayısıyla sihrin mahiyetinde ince ve gizli sebep (ya da hile), dış görünüşünde kötü niyet ve hile bulunan ve dinî örfte sebebi gizli olmakla birlikte, gerçeğin zıddına tahayyül olunan, gözbağcılık, yaldızcılık, şarlatanlık, hilekârlık tarzında cereyan eden herhangi bir şey demektir.
Bir şeyi hakikatinin dışında gösterme, saptırma, insanları yanıltma ve hakkı bâtıl gösterme özellikleri sebebiyle insanı şeytana yaklaştıracak şeyler arasında zikredilmiş ve bazıları sihri öğrenme ve öğretmeyi haram olarak değerlendirmişlerdir.
Türkçe’de sihirle büyü arasında bir ayırım yapılmamakta çoğu kere birbiriyle eş anlamlı olarak kullanılmakta görülmekte, sihir ve büyü faaliyetleri iç içe yürütülmektedir. Zaten sihir faaliyetlerinde birtakım büyü uygulamalarına başvurulduğu eskiden beri bilinmektedir. Ancak büyü, sihrin gerçekleştirilmesinde başvurulan yöntemlerden sadece biridir ve sihir, büyüden daha kapsamlı bir anlama sahiptir denilebilir.
Sihrin pek çok türü ve çeşidi bulunması sebebiyle, herkesin üzerinde uzlaşabileceği bir tanım yapabilmek oldukça güçtür. Bununla birlikte öne çıkan bazı özellikleri dikkate alınarak yukarıda da bir kısmını zikrettiğimiz tanımlar yapılmıştır. Ancak bütün bu anlatılanlardan hareketle sihrin öne çıkan özelliği “bir şeyi olduğunun aksine göstermek ve insanları yanıltma ve aldatma olduğu” söylenebilir. Hem yapılan tanımlarda hem de Kur’an’da sihir ve büyüden olumsuz niteliklerle söz edilmesi ve daha çok da yanıltma ve aldatma gibi özelliklerinin öne çıkması sebebiyle, onun bir hakikati olup olmadığı konusunda farklı düşünceler mevcuttur.
Sihir ve Büyü gerçek midir?
Kelâm âlimleri sihir ve büyü yapmayı meşru görmeseler de onun bir gerçekliğinin olup olmadığı konusunda farklı yaklaşımlar sergilemişlerdir. Mûtezile’nin başı çektiği bazı âlimler, sihir ve büyüye herhangi bir gerçeklik atfetmemekte, aksine onu gözbağı, yalan, aldatma ve hileden ibaret görmektedirler. Onlara göre hiçbir sihirbazın olağanüstü bir şey ortaya koyabilmesi, bir şeyin aslını değiştirebilmesi ve diğer insanların yapmaktan âciz kalabileceği bazı hârikulâdelikler sergilemesi mümkün değildir. Bu âlimlere göre, sihrin hiçbir hakikati mevcut olmayıp, hile ve aldatmacadan ibarettir. Mûtezile, hakikati olmayan bir şeyin nasıl olup da meydana gelebildiğini ise, sihirbazların el çabukluğu ve el becerileriyle insanları yanıltma yeteneklerine bağlamaktadır.
Ancak Kelâm âlimlerinin çoğunluğu ise, sihir ve büyünün dinimizce yasaklanmış olsa da, onun bir gerçekliğinin olduğunu kabul edip insanlar üzerinde etkili olabileceğini ifade ederler. Bazı kaynaklarımızda yer alan “Sihir haktır.” ifadesi, onun dinimizce meşru oluşunu göstermeyip, aksine bir hakikatinin bulunduğuna işaret etmektedir. Sihir bir olgu olarak gerçek olsa da dinimizce yasaklanmıştır. kitap ve Sünnet’in zâhirinin de, sihrin bir gerçekliğinin olduğuna delâlet ettiği ifade edilmiştir. Ancak sihrin insanlar üzerinde etkili olup olmadığı ve etkiliyse etki derecesinin ne olduğu konusunda ittifak yoktur.
Kur’an’da Hârût ve Mârût ile ilgili anlatılanlar, sihrin hakikat ve vukuunu temellendirme noktasında referans olarak kullanılmaktadır. Kur’an bu olayı, Hz. Süleyman’a yöneltilen sihir ithamına cevap verirken yer vermektedir. Âyette sihir ve büyü, şeytanlara nispet edilmekte ve onların bu ilmi Bâbil’de Hârût ve Mârût isimli iki şahsa öğrettikleri aktarılmaktadır.
Sihrin hakikatinin mevcudiyetine delil olarak kullanılan diğer âyetler ise Felâk sûresinde geçmektedir. Bu âyetlerde sözü edilen sihir ve büyü türü, düğümlere üflemek suretiyle icra edilmektedir. Bu âyetlerde “üfürükçüler” anlamına da gelebilecek olan neffâsât kelimesi geçmektedir. Kur’an bunların şerrinden ve kötülüğünden Allah’a sığınılmasını istemektedir. Türkçe’de buna efsun da denilmektedir.
Sihir ve büyü ile uğraşmak günah mıdır?
Sihir ve büyü ile kötü niyetli ve fâsık insanların uğraşması, insanları aldatma, yanıltma ve onlara zarar verme amacı taşıması sebebiyle dinimizce kesinlikle yasaklanmıştır. Sihir ve büyü işiyle uğraşan insanların küfre girdiği dile getirilmiş ve bundan vazgeçip tövbe etmeye çağrılması gerektiği ifade edilmiştir.
Sihir, kehanette olduğu gibi, bazı cin ve şeytanlardan yardım alma yoluyla değil, aksine doğrudan el çabukluğu ya da değişik yanıltıcı tekniklerle gerçekleştirilir, semavî yardımcılara başvurmadan doğrudan etkide bulunma sanatı olarak bilinir.
Sihir ve büyü tarih boyunca bilenen yöntemlerden biri olup, pek çok topluluk ve uygarlıkta izlerine rastlamak mümkündür. Hakkı bâtıl gösterip insanları yanıltma şeklindeki özelliği sebebiyle semavî dinler tarafından yasaklanmış olsa da, İslâm coğrafyası da dahil pek çok ülkede hâlâ varlığını sürdürmekte ve ilgiyle karşılanmaya devam etmektedir.
Sihrin özü, sebebi insanlarca bilinmeyen birtakım gizli teknik ve hilelere dayanmaktadır. Sihirbaz, sebebi gizli birtakım hilelerle veya el mârifetiyle, bir şeyi olduğunun aksine göstermeye çalışmakta ve insanları yanıltmaktadır.
İnsanlar gerçekleşen olayın, hakiki sebebini bilmedikleri için hakikatin hilâfına gerçekleşen olayı gerçek zannetmekte ve sihirbazlarda olağanüstü bir güç vehmetmektedirler. Dolayısıyla sihrin mahiyetinde ince ve gizli sebep (ya da hile), dış görünüşünde kötü niyet ve hile bulunan ve dinî örfte sebebi gizli olmakla birlikte, gerçeğin zıddına tahayyül olunan, gözbağcılık, yaldızcılık, şarlatanlık, hilekârlık tarzında cereyan eden herhangi bir şey demektir.
Bir şeyi hakikatinin dışında gösterme, saptırma, insanları yanıltma ve hakkı bâtıl gösterme özellikleri sebebiyle insanı şeytana yaklaştıracak şeyler arasında zikredilmiş ve bazıları sihri öğrenme ve öğretmeyi haram olarak değerlendirmişlerdir.
Türkçe’de sihirle büyü arasında bir ayırım yapılmamakta çoğu kere birbiriyle eş anlamlı olarak kullanılmakta görülmekte, sihir ve büyü faaliyetleri iç içe yürütülmektedir. Zaten sihir faaliyetlerinde birtakım büyü uygulamalarına başvurulduğu eskiden beri bilinmektedir. Ancak büyü, sihrin gerçekleştirilmesinde başvurulan yöntemlerden sadece biridir ve sihir, büyüden daha kapsamlı bir anlama sahiptir denilebilir.
Sihrin pek çok türü ve çeşidi bulunması sebebiyle, herkesin üzerinde uzlaşabileceği bir tanım yapabilmek oldukça güçtür. Bununla birlikte öne çıkan bazı özellikleri dikkate alınarak yukarıda da bir kısmını zikrettiğimiz tanımlar yapılmıştır. Ancak bütün bu anlatılanlardan hareketle sihrin öne çıkan özelliği “bir şeyi olduğunun aksine göstermek ve insanları yanıltma ve aldatma olduğu” söylenebilir. Hem yapılan tanımlarda hem de Kur’an’da sihir ve büyüden olumsuz niteliklerle söz edilmesi ve daha çok da yanıltma ve aldatma gibi özelliklerinin öne çıkması sebebiyle, onun bir hakikati olup olmadığı konusunda farklı düşünceler mevcuttur.
Sihir ve Büyü gerçek midir?
Kelâm âlimleri sihir ve büyü yapmayı meşru görmeseler de onun bir gerçekliğinin olup olmadığı konusunda farklı yaklaşımlar sergilemişlerdir. Mûtezile’nin başı çektiği bazı âlimler, sihir ve büyüye herhangi bir gerçeklik atfetmemekte, aksine onu gözbağı, yalan, aldatma ve hileden ibaret görmektedirler. Onlara göre hiçbir sihirbazın olağanüstü bir şey ortaya koyabilmesi, bir şeyin aslını değiştirebilmesi ve diğer insanların yapmaktan âciz kalabileceği bazı hârikulâdelikler sergilemesi mümkün değildir. Bu âlimlere göre, sihrin hiçbir hakikati mevcut olmayıp, hile ve aldatmacadan ibarettir. Mûtezile, hakikati olmayan bir şeyin nasıl olup da meydana gelebildiğini ise, sihirbazların el çabukluğu ve el becerileriyle insanları yanıltma yeteneklerine bağlamaktadır.
Ancak Kelâm âlimlerinin çoğunluğu ise, sihir ve büyünün dinimizce yasaklanmış olsa da, onun bir gerçekliğinin olduğunu kabul edip insanlar üzerinde etkili olabileceğini ifade ederler. Bazı kaynaklarımızda yer alan “Sihir haktır.” ifadesi, onun dinimizce meşru oluşunu göstermeyip, aksine bir hakikatinin bulunduğuna işaret etmektedir. Sihir bir olgu olarak gerçek olsa da dinimizce yasaklanmıştır. kitap ve Sünnet’in zâhirinin de, sihrin bir gerçekliğinin olduğuna delâlet ettiği ifade edilmiştir. Ancak sihrin insanlar üzerinde etkili olup olmadığı ve etkiliyse etki derecesinin ne olduğu konusunda ittifak yoktur.
Kur’an’da Hârût ve Mârût ile ilgili anlatılanlar, sihrin hakikat ve vukuunu temellendirme noktasında referans olarak kullanılmaktadır. Kur’an bu olayı, Hz. Süleyman’a yöneltilen sihir ithamına cevap verirken yer vermektedir. Âyette sihir ve büyü, şeytanlara nispet edilmekte ve onların bu ilmi Bâbil’de Hârût ve Mârût isimli iki şahsa öğrettikleri aktarılmaktadır.
Sihrin hakikatinin mevcudiyetine delil olarak kullanılan diğer âyetler ise Felâk sûresinde geçmektedir. Bu âyetlerde sözü edilen sihir ve büyü türü, düğümlere üflemek suretiyle icra edilmektedir. Bu âyetlerde “üfürükçüler” anlamına da gelebilecek olan neffâsât kelimesi geçmektedir. Kur’an bunların şerrinden ve kötülüğünden Allah’a sığınılmasını istemektedir. Türkçe’de buna efsun da denilmektedir.
Sihir ve büyü ile uğraşmak günah mıdır?
Sihir ve büyü ile kötü niyetli ve fâsık insanların uğraşması, insanları aldatma, yanıltma ve onlara zarar verme amacı taşıması sebebiyle dinimizce kesinlikle yasaklanmıştır. Sihir ve büyü işiyle uğraşan insanların küfre girdiği dile getirilmiş ve bundan vazgeçip tövbe etmeye çağrılması gerektiği ifade edilmiştir.