Her insanın, her toplumun olduğu gibi her inanç sisteminin de ona kimliğini, kişiliğini veren sembolleri, alametleri vardır. Bunlara şeâir diyoruz. Hatta bütün dinlerin ibadet formları, aslında aynı zamanda o dinlerin özgün kimliğini belirlediği için birer şeâiridir. Müslümanlıkta namaz, bir şiardır. Müslümanlığa mahsus bir ibadet tarzıdır ve aynı zamanda bir semboldür. Bir insanın kıyamda durması, rükûya varması, secdeye yönelmesi bunların hepsi birer semboldür, birer temsildir.
Ama bunun, ayakta durmanın, eğilmenin ve kapanmanın ötesinde bir manası, sembol değeri vardır. O da nedir? Allah’a münacaattır, Allah’a kulluktur, Allah’a ibadettir. Bunun sembolik anlamı dediğimiz zaman, bunun temsili anlamını kastetmiş oluyoruz.
Kurban da bir semboldür. Normalde kurban bir canlının boğazlanması, kanının akıtılması, hayatının sona erdirilmesi ile Yüce Yaratıcı’ya bir sunakta bulunmaktır. Ama gayesi açısından bakıldığında bu nedir? Allah’ın rızasını gözeterek, bir bağışta bulunmaktır. Onun için Kur’anı Kerim’de; “Kurbanların ne etleri, ne kanları Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşacak olan sizin takvanızdır.” buyrulur. Bütün ibadetler için de aynı şey geçerlidir.
Mademki hayvanlar, bitkiler bir tüketim varlığı olarak var edilmiştir, Allah öyle yaratmıştır, bunların tüketilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Yani bunların tüketilmesi bir canlının telef edilmesi demek değildir, ama niyetle birlikte. Kişisel menfaatin ötesinde bir niyet taşındığı için o, dini bir sembol değeri kazanmış oluyor. Ama din her zaman bizi uyarıyor: Sembollerin gösterdiği hedefi hiçbir zaman unutmayın, sembollerin kendisine takılıp kalmayın. Çünkü sembolün kendisi hiçbir zaman asli ve nihai hedef değildir.
Ama bunun, ayakta durmanın, eğilmenin ve kapanmanın ötesinde bir manası, sembol değeri vardır. O da nedir? Allah’a münacaattır, Allah’a kulluktur, Allah’a ibadettir. Bunun sembolik anlamı dediğimiz zaman, bunun temsili anlamını kastetmiş oluyoruz.
Kurban da bir semboldür. Normalde kurban bir canlının boğazlanması, kanının akıtılması, hayatının sona erdirilmesi ile Yüce Yaratıcı’ya bir sunakta bulunmaktır. Ama gayesi açısından bakıldığında bu nedir? Allah’ın rızasını gözeterek, bir bağışta bulunmaktır. Onun için Kur’anı Kerim’de; “Kurbanların ne etleri, ne kanları Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşacak olan sizin takvanızdır.” buyrulur. Bütün ibadetler için de aynı şey geçerlidir.
Mademki hayvanlar, bitkiler bir tüketim varlığı olarak var edilmiştir, Allah öyle yaratmıştır, bunların tüketilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Yani bunların tüketilmesi bir canlının telef edilmesi demek değildir, ama niyetle birlikte. Kişisel menfaatin ötesinde bir niyet taşındığı için o, dini bir sembol değeri kazanmış oluyor. Ama din her zaman bizi uyarıyor: Sembollerin gösterdiği hedefi hiçbir zaman unutmayın, sembollerin kendisine takılıp kalmayın. Çünkü sembolün kendisi hiçbir zaman asli ve nihai hedef değildir.