peygamber efendimizi âlem-i mânâda görmek büyük bir devlet, büyük bir nîmettir. Nitekim hiç bir kâfir, hiç bir zındı k, hiç bir mürted, hiç bir sûretle Peygamber aleyhissalâtü vesselâmı âlem-i mânâda göremez. Zîrâ münâsebetleri yoktur. (Abdülhakîm-i Arvâsî)
Âlim ve sâlih bir zât olan Yûsuf bin Hüseyin'i mânâ âleminde gördüler. Allahü teâlâ sana ne muâmele yaptı, dediler. Rahmetiyle muâmele etti. Ne ile dediler. Hiç bir zaman ciddî söze şaka karıştırmadığım için, dedi. (İmâm-ı Gazâlî)
2. Âlem-i emr.
Arşın üstünde olup, madde olmayan, ölçülemeyen ve herkesin anlayamayacağı âlem.
Buna, âlem-i melekût ve âlem-i ervâh (rûhlar âlemi) ve mekânsızlık âlemi de denir.
Âlem-i emrde sırayla; kalb, rûh, sır, hafî, ahfâ denilen beş latîfe (makam, mertebe) vardır. (Ahmed Fârûk-i Serhendî)
Âlem-i halkın ötesi, âlem-i emrdir. (İmâm-ı Rabbânî)
Âlem -i emr bâzı bakımlardan âlem-i halktan üstün ise de, küllî fazîlet yâni her bakımdan üstünlük âlem-i halktadır. (İmâm-ı Rabbânî)