Kur'ân-ı kerîmin beşinci sûresi.
Mâide sûresi Medîne'de nâzil oldu (indi). Yüz yirmi âyet-i kerîmedir. 112 ve 114. âyet-i kerîmelerde Îsâ aleyhisselâm zamânında gökten indirilmesi istenen bir sofradan bahsedildiği için sûre bu ismi almıştır. Sûrede; Îsâ aleyhisselâmın hac, abdest, gusül, teyemmüm; içki ve kumar yasağı, ictimâî (sosyal) ve ahlâkî münâsebetler, helâl ve haram yiyecekler anlatılmaktadır. (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî)
Allahü teâlâ Mâide sûresinde meâlen buyuruyor ki:
Ey Resûlüm! Rabbinden sana indirileni, herkese ulaştır. Bunları doğru bildirmezsen, peygamberlik vazîfeni yapmamış olursun! Allahü teâlâ seni, düşmanlık etmek isteyenlerden korur. (Âyet: 67)
Kim Mâide sûresini okursa, dünyâda nefes alan yahûdî ve nasrânî adedinin on katı sevâb verilir, o kadar günâhı yok edilir ve on derece yükseltilir. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
MAİDE SURESİ TÜRKÇE ANLAMI VE OKUNUŞU
Üçüncü âyetin dışında sûrenin bütünü Medine'de, hicrî altıncı yılda nâzil olmuştur. 120 (yüzyirmi) âyettir. Buhârî ve Müslim'de, Hz. Ömer'den rivayet edildiğine göre "Bugün size dininizi ikmal ettim..." ifadesinin yer aldığı âyet Mekke'de, vedâ haccında, cuma günü, Arafe akşamı nâzil olmuştur. "Mâide" sofra demektir. 112 ve 114. âyetlerde, Hz. İsa zamanında, gökten indirilmesi istenen bir sofradan bahsedildiği için sûreye bu isim verilmiştir.
Bundan önceki sûrede dinî zümreler içinden münafıklar ağırlıkla söz konusu edilmişti. Bu sûrede ise yine münafıklardan bahsedilmekle beraber ağırlık ehl-i kitapta ve özellikle Hıristiyanlardadır. Bunun dışında sûrede hac farizası, abdest, gusül, teyemmüm ile ilgili bazı bilgiler, içki ve kumar yasağı, ahitlere ve söze bağlılık, içtimaî ve ahlâkî münasebetler, haram ve helâl yiyecekler gibi bilgi ve hükümlere temas edilmiştir.
1 - Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız
şartıyla, çeşitli hayvanlar size helal kılındı. Ancak haram oldukları size okunacak olanlar
müstesna. Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir.
2 - Ey iman edenler! Allah'ın alâmetlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına
ve Rablerinden lütuf ve rıza bekleyerek Kabe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin.
İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı
bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde
yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın
azabı çetindir.
3 - Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş,
yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili
taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size
haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı
ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale
erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm'ı beğendim. Kim açlıktan daralır,
günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah
bağışlayan, merhamet edendir.
4- Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: "Size iyi ve temiz şeyler helal
kılındı." Allah'ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için
tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin), Allah'tan korkun. Muhakkak
Allah, hesabı çabuk görendir.
5- Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size
helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Ve müminlerden iffetli hür kadınlar ve
sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost
tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir. Her kim imanı
inkâr ederse, ameli boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır.
6 - Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar
ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp
iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan
gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm
edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük
çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini
tamamlamak istiyor.
7- Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "İşittik, itaat ettik" dediğinizde sizden aldığı ve
kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü
çok iyi bilir.
8- Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir
kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha
yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
9- Allah, iman edenlere ve salih amel işleyenlere şöyle vaad etmiştir: Onlar için mağfiret ve
büyük bir mükafat vardır.
10- İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, cehennemliktirler.
11 - Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el
uzatmaya (tecavüze) yeltenmişti de, O (Allah) onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan
korkun. Müminler yalnız Allah'a dayansınlar.
12 - Allah, İsrailoğularından söz almıştı. İçlerinden on iki müfettiş göndermiştik... Allah şöyle
demişti: " Ben, muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız, zekatı verdiğiniz,
peygamberlerime iman ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) Allah
yolunda güzelce sarf ettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve sizi altından ırmaklar
akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur.
13- Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri
yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı
hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma. Çünkü Allah güzel
davrananları sever.
14- "Biz Hıristiyan'ız" diyenlerden de söz almıştık. Onlar da kendilerine hatırlatılan şeylerin
çoğunu unutmuşlardı. Biz de onların arasına, kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık
soktuk. Allah, ne yapmış olduklarını onlara - elbette haber verecektir.
15 - Ey kitap ehli! Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açıklayan, çoğundan da
vazgeçen peygamberimiz size geldi. Ayrıca size, Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap da
gelmiştir.
16 - Allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle
karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder.
17- Muhakkak ki, "Allah, ancak Meryem oğlu İsa Mesih'tir" diyenler kâfir olmuşlardır.
(Onlara) de ki: " Allah, Meryem oğlu İsa Mesih'i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helak
etmek istese O'na kim engel olabilir? " Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti
sadece Allah'a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah, her şeye kadirdir.
18- Yahudiler ve Hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: " O
halde niçin günahlarınızdan ötürü (Allah ) size azab ediyor?" Hayır, siz de O'nun
yaratıklarından birer insansınız. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve
ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü Allah'ındır. Nihayet dönüş de O'nadır.
19- Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size Resulümüz geldi,
gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi"
demeyiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye kadirdir.
20- Musa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O,
içinizden peygamberler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı. Ve âlemlerde hiçbir kimseye
vermediğini size verdi."
21- "Ey kavmim, Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin, geriye dönmeyin, yoksa kayba
uğrarsınız."
22- Onlar da: "Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla
giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz" dediler.
23- Allah'tan korkan ve Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle dedi: "Onların
üzerlerine kapıdan girin. Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer layıkıyla
inanıyorsanız yalnız Allah'a dayanın.
24- Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve
Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız" dediler.
25- Musa: "Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık
bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır" dedi.
26- Allah Musa'ya şöyle dedi: "Kırk sene o mukaddes yer onlara haram kılınmıştır.
Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. O fâsık kavim için üzülme!".
27- Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban
sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul
edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti. Diğeri ise şöyle demişti: "Allah, yalnız
kendisinden korkanlardan kabul eder".
28- "Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek
için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım.
29- "Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından
olasın! Zalimlerin cezası budur".
30- Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti
ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.
31- Derken Allah bir karga gönderdi, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için
toprağı eşeliyordu. "Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini
gömmekten âciz miyim ben?" dedi ve pişman olanlardan oldu.
32- Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: "Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde
bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir
nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz
kıldık). Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra
onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler.
33- Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak
öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde
başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için
büyük bir azab vardır.
34- Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. Bilin ki Allah, çok
bağışlayan ve çok merhamet edendir.
35- Ey inananlar, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya yol arayın ve O'nun yolunda cihad edin
ki, kurtuluşa eresiniz.
36- Bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı daha inkâr edenlerin olsa, bunlar kıyamet gününün
azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak verseler yine onlardan kabul edilmez. Onlar
için can yakıcı bir azap vardır.
37- Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.
38- Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini
kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.
39- Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun
tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.
40- Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu, dilediğine azap edip dilediğini de
bağışladığını bilmedin mi? Allah her şeye kâdirdir.
41- Ey peygamber, ağızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve
Yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, "eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.
42- Onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında
hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler.
Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever.
43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da
ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir.
44- İçinde hidayet ve nûr bulunan Tevrat'ı, elbette biz indirdik. Müslüman olan peygamberler,
Yahudiler hakkında hükmederler, kendilerini Tanrıya adamış zâhitler, âlimler de, Allah'ın
kitabını korumakla görevlendirildiklerinden (onunla hüküm verirler) ve onun Allah'ın kitabı
olduğuna şahitlik ederlerdi. İnsanlardan korkmayın, benden korkun, âyetlerimi az bir paraya
satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
45- Biz Tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara
karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi
günahlarına keffaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta
kendileridir.
46- O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı
gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur olan, kendinden önceki Tevrat'ı tasdik eden ve
Allah'tan korkanlar için bir hidayet rehberi ve bir öğüt olan İncil'i verdik.
47- İncil ehli de Allah'ın ona indirdikleriyle hükmetsinler. Kim, Allah'ın indirdiği ile
hükmetmezse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.
48- Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab
(Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve
heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, her biriniz için bir şeriat ve yol belirledik.
Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi.
Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size
haber verir.
49- Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Allah'ın sana
indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer Allah'ın hükmünden yüz
çevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor.
Muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkanlardır.
50- Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? kesinlikle bilen bir toplum için Allah'tan daha
güzel hüküm veren kim olabilir?
51- Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin
dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim
kavmi doğru yola iletmez.
52- Kalblerinde hastalık bulunanların :" Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek,
onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından
bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.
53- İman edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair, Allah'a bütün güçleriyle yemin edenler
bunlar mı?" derler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.
54- Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum
getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere
karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının
kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş
ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.
55- Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve
rükû eden müminlerdir.
56- Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları
galip geleceklerdir.
57- Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden,
dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. Eğer (gerçekten) iman ediyorsanız, Allah'tan gereğince korkun.
58- Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını
kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.
59- De ki: "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilene
inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmışlarsınız".
60- De ki: "Allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber
vereyim mi? Allah, kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar,
domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz
yoldan daha çok sapmışlardır".
61- Onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik" dediler. Oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir
olarak çıkmışlardır. Allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir.
62- Onlardan çoğunu, günah işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede yarış ederken görürsün.
Bu yaptıkları şeyler ne kötüdür!
63- Gerçek dindarların ve din bilginlerinin, onları günah olan bir söz söylemekten ve haram
yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!
64- Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri
bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun,
Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz, onların
aralarına tâ kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş
yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Şüphesiz
Allah bozguncuları sevmez.
65 - Eğer kitap ehli iman etmiş ve layıkıyla korunmuş olsalardı, onların kötülüklerini örter,
nimeti bol olan cennetlere koyardık.
66- Eğer onlar, Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, hem
üstlerindeki, hem de ayaklarının altındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. Onların arasında
ılımlı bir grup da vardı. Böyle olmakla beraber onların çoğunun yaptıkları ne kadar kötüdür!
67- Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O'nun
peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah,
kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.
68- De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir
esas üzerinde değilsiniz. Şüphesiz ki, Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlığını
ve inkârını artıracaktır. Şu halde kâfir olan bir toplum için üzülme!
69- Muhakkak ki inananlar, Yahudiler, sabiiler ve Hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret
gününe iman eder ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da
olmayacaklardır.
70 - Andolsun biz, İsrailoğulları'ndan söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Fakat ne
zaman onlara bir peygamber nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirmişse, bunlardan bir
kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdir.
71 - Onlar, bir fitne kopmayacak sandılar, kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah onların
tevbesini kabul etti. Sonra yine onların çoğu kör, sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını
görüyor.
72- And olsun, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa
Mesih onlara: "Ey İsrailoğulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin.
Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer
cehennemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur" demişti.
73- "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa tek ilâhtan başka ilâh
yoktur. Eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr edenlere acı bir azap
dokunacaktır.
74- Hâlâ Allah'a tevbe edip O'ndan af dilemiyorlar mı? Allah çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir.
75- Meryem'in oğlu Mesih (İsa), sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip
geçmiştir. Anası da dosdoğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak onlara âyetleri
nasıl açıklıyoruz. Sonra yine bak nasıl yüz çeviriyorlar!
76- De ki: "Allah'ı bırakıp da size ne zarar, ne de fayda vermeye gücü yetmeyen şeylere mi
tapıyorsunuz? Oysa Allah işitendir, bilendir".
77- De ki: "Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış,
birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin keyiflerine uymayın".
78- İsrailoğulları'ndan küfredenler, Davud ve Meryem'in oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir.
Bu, onların isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzündendi.
79- Onlar, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmiyorlardı. Yaptıkları şey ne kötü idi.
80- Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine
sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde
kalacaklardır.
81- Eğer onlar, Allah'a, Peygambere ve ona indirilen Kur'ân'a inanmış olsalardı, kâfirleri dost tutmazlardı. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
82- İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve
Allah'a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da:
"Biz Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır.
Ve onlar büyüklük taslamazlar.
83- Peygamber'e indirilen (Kur'ân)i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden
dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: " Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de
şahitlerden yaz" derler.
84-"Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken,
neden Allah'a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!".
85-Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle
mükafatlandırmıştır. Orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte iyilik yapanların mükafatı budur.
86-İnkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar da cehennem ehlidir.
87- Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın. Ve aşırı da
gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.
88- Allah'ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak yiyin ve inandığınız Allah'tan
korkun.
89- Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı
yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin kefareti (cezası), ailenize
yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad
etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz
zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size
böyle açıklar ki, şükredesiniz.
90 - Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir.
Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.
91 - Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan
ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?
92 - Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin. Kötülüklerden sakının. Eğer yüz
çevirirseniz, biliniz ki, Peygamberimize düşen sadece apaçık tebliğdir.
93- İman edip salih amel işleyenler, Allah'tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, salih
amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah'tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine
Allah'tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe, daha önce yediklerinden dolayı
kendilerine bir günah yoktur. Allah iyilikte bulunanları sever.
94- Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avla dener ki,
gizlide kendisinden korkanları meydana çıkarsın. Kim bundan sonra saldırıda bulunursa onun
için acı bir azab vardır.
95- Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu
öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki, Kâbe'ye
ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza
olmak üzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç
tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını
alır. Allah daima gâliptir, intikam sahibidir.
96 - Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı. Kara avı
ise, ihramlı olduğunuz müddetçe size haram edilmiştir. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan
korkun.
97 - Allah, Kâbe'yi, o Beyt-i haram'ı, haram ayı, kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları
insanlar için bir nizam kıldı. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini ve Allah'ın
her şeyi hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.
98 - İyi bilin ki Allah, hem cezası çok şiddetli olandır, hem de çok bağışlayıcı, çok
merhametlidir.
99 - Peygamber'in üzerine düşen sadece duyurmadır. Allah, açıkladıklarınızı da
gizlediklerinizi de bilir.
100- De ki:"Pis olan şeyle temiz olan şey bir olmaz, pis olanın çokluğu hoşuna gitse bile". Ey
selim akıl sahipleri Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
101- Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sormayın.
Eğer onları Kur'ân indirilirken sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onlardan geçmiştir.
Allah çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır.
102- Sizden önce gelen bir kavim bunları sormuştu da sonra inkâr etmişti.
103- Allah, ne "bahîre"yi, ne "sâibe"yi, ne "vesile"yi ve ne de "hâm"ı meşru kılmıştır. Fakat
küfredenler, Allah'a yalan iftira etmektedirler. Onların çoğunun akılları ermez.
104- Onlara: " Allah'ın indirdiği (kitabı)ne ve peygamber'e gelin" dendiği zaman:" Atalarımızı
üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. Ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da
bulamayan kimseler olsa da mı?
105- Ey inananlar, kendinize dikkat edin. Siz doğru yolda olduğunuz takdirde doğru yoldan
sapanlar size zarar veremezler. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Yaptıklarınızı size O haber
verecektir.
106- Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında
aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa
çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit
tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da
Allah'a şöyle yemin ederler: "Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız,
Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz".
107- Eğer o iki şahidin bir günah işledikleri anlaşılırsa ölene daha yakın olan hak
sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler ve: "Bizim şahitliğimiz, önceki iki kişinin
şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. Aksi halde biz de
zalimlerden olurduk" diye Allah'a yemin ederler.
108- İşte bu, şahitliklerini gerektiği gibi yapmaları, yahut yeminlerinden sonra yeminlerinin
kabul edilmemesinden korkmaları için en iyi yoldur. Allah'tan korkun ve emirlerini dinleyin.
Allah, doğru yoldan çıkan bir topluluğu hidayete erdirmez.
109- Allah, Resulleri topladığı gün:" Size ne cevap verildi? "der. "Bizim bilgimiz yok" derler,
"gizlileri bilen yalnız sensin, sen!".
110 - Allah şöyle diyecektir: "Ey Meryem oğlu Îsâ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla!
Hani seni Rûhu'l-Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken
insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle
çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan
doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri
iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin:
"Bu ancak apaçık bir sihirdir" dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.
111- Hani Havarilere: " Bana ve Resulüme iman edin" diye ilham etmiştim. Onlar da: "İman
ettik, bizim şüphesiz Müslümanlar olduğumuza şahit ol" demişlerdi.
112- Havariler:" Ey Meryem oğlu Îsâ, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" dediler.
Îsâ da: "İnanıyorsanız Allah'tan korkun" dedi.
113- Havâriler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru
söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım" dediler.
114- Meryem oğlu Îsâ da: "Allah'ım, Rabbimiz, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki,
bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi
rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!" dedi.
115- Allah buyurdu ki:" Ben onu size indireceğim. Fakat bundan sonra içinizden kim inkâr
ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azabı yaparım".
116- Ve Allah demişti ki: "Ey Meryem oğlu Îsâ, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan
başka iki tanrı edinin' dedin?". "Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan bir şeyi
söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı
bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!".
117- "Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbiniz olan
Allah'a kulluk edin, dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni
vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. Sen her şeyi görensin.
118- "Eğer onlara azab edersen, onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen daima üstünsün, hikmet sahibisin".
119- Allah buyurdu ki: "Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağladığı gündür. Onlar için
altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır". Allah onlardan razı
olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur.
120- Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan her şeyin mülkü Allah'ındır. O her şeye kâdirdir
Mâide sûresi Medîne'de nâzil oldu (indi). Yüz yirmi âyet-i kerîmedir. 112 ve 114. âyet-i kerîmelerde Îsâ aleyhisselâm zamânında gökten indirilmesi istenen bir sofradan bahsedildiği için sûre bu ismi almıştır. Sûrede; Îsâ aleyhisselâmın hac, abdest, gusül, teyemmüm; içki ve kumar yasağı, ictimâî (sosyal) ve ahlâkî münâsebetler, helâl ve haram yiyecekler anlatılmaktadır. (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî)
Allahü teâlâ Mâide sûresinde meâlen buyuruyor ki:
Ey Resûlüm! Rabbinden sana indirileni, herkese ulaştır. Bunları doğru bildirmezsen, peygamberlik vazîfeni yapmamış olursun! Allahü teâlâ seni, düşmanlık etmek isteyenlerden korur. (Âyet: 67)
Kim Mâide sûresini okursa, dünyâda nefes alan yahûdî ve nasrânî adedinin on katı sevâb verilir, o kadar günâhı yok edilir ve on derece yükseltilir. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
MAİDE SURESİ TÜRKÇE ANLAMI VE OKUNUŞU
Üçüncü âyetin dışında sûrenin bütünü Medine'de, hicrî altıncı yılda nâzil olmuştur. 120 (yüzyirmi) âyettir. Buhârî ve Müslim'de, Hz. Ömer'den rivayet edildiğine göre "Bugün size dininizi ikmal ettim..." ifadesinin yer aldığı âyet Mekke'de, vedâ haccında, cuma günü, Arafe akşamı nâzil olmuştur. "Mâide" sofra demektir. 112 ve 114. âyetlerde, Hz. İsa zamanında, gökten indirilmesi istenen bir sofradan bahsedildiği için sûreye bu isim verilmiştir.
Bundan önceki sûrede dinî zümreler içinden münafıklar ağırlıkla söz konusu edilmişti. Bu sûrede ise yine münafıklardan bahsedilmekle beraber ağırlık ehl-i kitapta ve özellikle Hıristiyanlardadır. Bunun dışında sûrede hac farizası, abdest, gusül, teyemmüm ile ilgili bazı bilgiler, içki ve kumar yasağı, ahitlere ve söze bağlılık, içtimaî ve ahlâkî münasebetler, haram ve helâl yiyecekler gibi bilgi ve hükümlere temas edilmiştir.
1 - Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız
şartıyla, çeşitli hayvanlar size helal kılındı. Ancak haram oldukları size okunacak olanlar
müstesna. Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir.
2 - Ey iman edenler! Allah'ın alâmetlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına
ve Rablerinden lütuf ve rıza bekleyerek Kabe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin.
İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı
bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde
yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın
azabı çetindir.
3 - Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş,
yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili
taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size
haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı
ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale
erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm'ı beğendim. Kim açlıktan daralır,
günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah
bağışlayan, merhamet edendir.
4- Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: "Size iyi ve temiz şeyler helal
kılındı." Allah'ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için
tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin), Allah'tan korkun. Muhakkak
Allah, hesabı çabuk görendir.
5- Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size
helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Ve müminlerden iffetli hür kadınlar ve
sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost
tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir. Her kim imanı
inkâr ederse, ameli boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır.
6 - Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar
ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp
iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan
gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm
edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük
çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini
tamamlamak istiyor.
7- Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "İşittik, itaat ettik" dediğinizde sizden aldığı ve
kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü
çok iyi bilir.
8- Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir
kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha
yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
9- Allah, iman edenlere ve salih amel işleyenlere şöyle vaad etmiştir: Onlar için mağfiret ve
büyük bir mükafat vardır.
10- İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, cehennemliktirler.
11 - Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el
uzatmaya (tecavüze) yeltenmişti de, O (Allah) onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan
korkun. Müminler yalnız Allah'a dayansınlar.
12 - Allah, İsrailoğularından söz almıştı. İçlerinden on iki müfettiş göndermiştik... Allah şöyle
demişti: " Ben, muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız, zekatı verdiğiniz,
peygamberlerime iman ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) Allah
yolunda güzelce sarf ettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve sizi altından ırmaklar
akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur.
13- Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri
yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı
hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma. Çünkü Allah güzel
davrananları sever.
14- "Biz Hıristiyan'ız" diyenlerden de söz almıştık. Onlar da kendilerine hatırlatılan şeylerin
çoğunu unutmuşlardı. Biz de onların arasına, kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık
soktuk. Allah, ne yapmış olduklarını onlara - elbette haber verecektir.
15 - Ey kitap ehli! Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açıklayan, çoğundan da
vazgeçen peygamberimiz size geldi. Ayrıca size, Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap da
gelmiştir.
16 - Allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle
karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder.
17- Muhakkak ki, "Allah, ancak Meryem oğlu İsa Mesih'tir" diyenler kâfir olmuşlardır.
(Onlara) de ki: " Allah, Meryem oğlu İsa Mesih'i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helak
etmek istese O'na kim engel olabilir? " Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti
sadece Allah'a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah, her şeye kadirdir.
18- Yahudiler ve Hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: " O
halde niçin günahlarınızdan ötürü (Allah ) size azab ediyor?" Hayır, siz de O'nun
yaratıklarından birer insansınız. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve
ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü Allah'ındır. Nihayet dönüş de O'nadır.
19- Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size Resulümüz geldi,
gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi"
demeyiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye kadirdir.
20- Musa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O,
içinizden peygamberler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı. Ve âlemlerde hiçbir kimseye
vermediğini size verdi."
21- "Ey kavmim, Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin, geriye dönmeyin, yoksa kayba
uğrarsınız."
22- Onlar da: "Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla
giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz" dediler.
23- Allah'tan korkan ve Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle dedi: "Onların
üzerlerine kapıdan girin. Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer layıkıyla
inanıyorsanız yalnız Allah'a dayanın.
24- Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve
Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız" dediler.
25- Musa: "Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık
bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır" dedi.
26- Allah Musa'ya şöyle dedi: "Kırk sene o mukaddes yer onlara haram kılınmıştır.
Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. O fâsık kavim için üzülme!".
27- Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban
sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul
edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti. Diğeri ise şöyle demişti: "Allah, yalnız
kendisinden korkanlardan kabul eder".
28- "Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek
için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım.
29- "Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından
olasın! Zalimlerin cezası budur".
30- Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti
ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.
31- Derken Allah bir karga gönderdi, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için
toprağı eşeliyordu. "Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini
gömmekten âciz miyim ben?" dedi ve pişman olanlardan oldu.
32- Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: "Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde
bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir
nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz
kıldık). Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra
onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler.
33- Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak
öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde
başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için
büyük bir azab vardır.
34- Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. Bilin ki Allah, çok
bağışlayan ve çok merhamet edendir.
35- Ey inananlar, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya yol arayın ve O'nun yolunda cihad edin
ki, kurtuluşa eresiniz.
36- Bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı daha inkâr edenlerin olsa, bunlar kıyamet gününün
azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak verseler yine onlardan kabul edilmez. Onlar
için can yakıcı bir azap vardır.
37- Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.
38- Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini
kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.
39- Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun
tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.
40- Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu, dilediğine azap edip dilediğini de
bağışladığını bilmedin mi? Allah her şeye kâdirdir.
41- Ey peygamber, ağızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve
Yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, "eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.
42- Onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında
hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler.
Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever.
43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da
ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir.
44- İçinde hidayet ve nûr bulunan Tevrat'ı, elbette biz indirdik. Müslüman olan peygamberler,
Yahudiler hakkında hükmederler, kendilerini Tanrıya adamış zâhitler, âlimler de, Allah'ın
kitabını korumakla görevlendirildiklerinden (onunla hüküm verirler) ve onun Allah'ın kitabı
olduğuna şahitlik ederlerdi. İnsanlardan korkmayın, benden korkun, âyetlerimi az bir paraya
satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
45- Biz Tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara
karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi
günahlarına keffaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta
kendileridir.
46- O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı
gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur olan, kendinden önceki Tevrat'ı tasdik eden ve
Allah'tan korkanlar için bir hidayet rehberi ve bir öğüt olan İncil'i verdik.
47- İncil ehli de Allah'ın ona indirdikleriyle hükmetsinler. Kim, Allah'ın indirdiği ile
hükmetmezse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.
48- Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab
(Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve
heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, her biriniz için bir şeriat ve yol belirledik.
Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi.
Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size
haber verir.
49- Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Allah'ın sana
indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer Allah'ın hükmünden yüz
çevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor.
Muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkanlardır.
50- Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? kesinlikle bilen bir toplum için Allah'tan daha
güzel hüküm veren kim olabilir?
51- Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin
dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim
kavmi doğru yola iletmez.
52- Kalblerinde hastalık bulunanların :" Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek,
onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından
bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.
53- İman edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair, Allah'a bütün güçleriyle yemin edenler
bunlar mı?" derler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.
54- Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum
getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere
karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının
kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş
ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.
55- Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve
rükû eden müminlerdir.
56- Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları
galip geleceklerdir.
57- Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden,
dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. Eğer (gerçekten) iman ediyorsanız, Allah'tan gereğince korkun.
58- Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını
kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.
59- De ki: "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilene
inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmışlarsınız".
60- De ki: "Allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber
vereyim mi? Allah, kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar,
domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz
yoldan daha çok sapmışlardır".
61- Onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik" dediler. Oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir
olarak çıkmışlardır. Allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir.
62- Onlardan çoğunu, günah işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede yarış ederken görürsün.
Bu yaptıkları şeyler ne kötüdür!
63- Gerçek dindarların ve din bilginlerinin, onları günah olan bir söz söylemekten ve haram
yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!
64- Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri
bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun,
Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz, onların
aralarına tâ kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş
yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Şüphesiz
Allah bozguncuları sevmez.
65 - Eğer kitap ehli iman etmiş ve layıkıyla korunmuş olsalardı, onların kötülüklerini örter,
nimeti bol olan cennetlere koyardık.
66- Eğer onlar, Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, hem
üstlerindeki, hem de ayaklarının altındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. Onların arasında
ılımlı bir grup da vardı. Böyle olmakla beraber onların çoğunun yaptıkları ne kadar kötüdür!
67- Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O'nun
peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah,
kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.
68- De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir
esas üzerinde değilsiniz. Şüphesiz ki, Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlığını
ve inkârını artıracaktır. Şu halde kâfir olan bir toplum için üzülme!
69- Muhakkak ki inananlar, Yahudiler, sabiiler ve Hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret
gününe iman eder ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da
olmayacaklardır.
70 - Andolsun biz, İsrailoğulları'ndan söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Fakat ne
zaman onlara bir peygamber nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirmişse, bunlardan bir
kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdir.
71 - Onlar, bir fitne kopmayacak sandılar, kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah onların
tevbesini kabul etti. Sonra yine onların çoğu kör, sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını
görüyor.
72- And olsun, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa
Mesih onlara: "Ey İsrailoğulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin.
Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer
cehennemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur" demişti.
73- "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa tek ilâhtan başka ilâh
yoktur. Eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr edenlere acı bir azap
dokunacaktır.
74- Hâlâ Allah'a tevbe edip O'ndan af dilemiyorlar mı? Allah çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir.
75- Meryem'in oğlu Mesih (İsa), sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip
geçmiştir. Anası da dosdoğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak onlara âyetleri
nasıl açıklıyoruz. Sonra yine bak nasıl yüz çeviriyorlar!
76- De ki: "Allah'ı bırakıp da size ne zarar, ne de fayda vermeye gücü yetmeyen şeylere mi
tapıyorsunuz? Oysa Allah işitendir, bilendir".
77- De ki: "Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış,
birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin keyiflerine uymayın".
78- İsrailoğulları'ndan küfredenler, Davud ve Meryem'in oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir.
Bu, onların isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzündendi.
79- Onlar, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmiyorlardı. Yaptıkları şey ne kötü idi.
80- Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine
sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde
kalacaklardır.
81- Eğer onlar, Allah'a, Peygambere ve ona indirilen Kur'ân'a inanmış olsalardı, kâfirleri dost tutmazlardı. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
82- İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve
Allah'a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da:
"Biz Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır.
Ve onlar büyüklük taslamazlar.
83- Peygamber'e indirilen (Kur'ân)i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden
dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: " Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de
şahitlerden yaz" derler.
84-"Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken,
neden Allah'a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!".
85-Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle
mükafatlandırmıştır. Orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte iyilik yapanların mükafatı budur.
86-İnkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar da cehennem ehlidir.
87- Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın. Ve aşırı da
gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.
88- Allah'ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak yiyin ve inandığınız Allah'tan
korkun.
89- Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı
yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin kefareti (cezası), ailenize
yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad
etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz
zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size
böyle açıklar ki, şükredesiniz.
90 - Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir.
Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.
91 - Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan
ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?
92 - Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin. Kötülüklerden sakının. Eğer yüz
çevirirseniz, biliniz ki, Peygamberimize düşen sadece apaçık tebliğdir.
93- İman edip salih amel işleyenler, Allah'tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, salih
amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah'tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine
Allah'tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe, daha önce yediklerinden dolayı
kendilerine bir günah yoktur. Allah iyilikte bulunanları sever.
94- Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avla dener ki,
gizlide kendisinden korkanları meydana çıkarsın. Kim bundan sonra saldırıda bulunursa onun
için acı bir azab vardır.
95- Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu
öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki, Kâbe'ye
ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza
olmak üzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç
tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını
alır. Allah daima gâliptir, intikam sahibidir.
96 - Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı. Kara avı
ise, ihramlı olduğunuz müddetçe size haram edilmiştir. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan
korkun.
97 - Allah, Kâbe'yi, o Beyt-i haram'ı, haram ayı, kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları
insanlar için bir nizam kıldı. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini ve Allah'ın
her şeyi hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.
98 - İyi bilin ki Allah, hem cezası çok şiddetli olandır, hem de çok bağışlayıcı, çok
merhametlidir.
99 - Peygamber'in üzerine düşen sadece duyurmadır. Allah, açıkladıklarınızı da
gizlediklerinizi de bilir.
100- De ki:"Pis olan şeyle temiz olan şey bir olmaz, pis olanın çokluğu hoşuna gitse bile". Ey
selim akıl sahipleri Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
101- Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sormayın.
Eğer onları Kur'ân indirilirken sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onlardan geçmiştir.
Allah çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır.
102- Sizden önce gelen bir kavim bunları sormuştu da sonra inkâr etmişti.
103- Allah, ne "bahîre"yi, ne "sâibe"yi, ne "vesile"yi ve ne de "hâm"ı meşru kılmıştır. Fakat
küfredenler, Allah'a yalan iftira etmektedirler. Onların çoğunun akılları ermez.
104- Onlara: " Allah'ın indirdiği (kitabı)ne ve peygamber'e gelin" dendiği zaman:" Atalarımızı
üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. Ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da
bulamayan kimseler olsa da mı?
105- Ey inananlar, kendinize dikkat edin. Siz doğru yolda olduğunuz takdirde doğru yoldan
sapanlar size zarar veremezler. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Yaptıklarınızı size O haber
verecektir.
106- Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında
aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa
çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit
tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da
Allah'a şöyle yemin ederler: "Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız,
Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz".
107- Eğer o iki şahidin bir günah işledikleri anlaşılırsa ölene daha yakın olan hak
sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler ve: "Bizim şahitliğimiz, önceki iki kişinin
şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. Aksi halde biz de
zalimlerden olurduk" diye Allah'a yemin ederler.
108- İşte bu, şahitliklerini gerektiği gibi yapmaları, yahut yeminlerinden sonra yeminlerinin
kabul edilmemesinden korkmaları için en iyi yoldur. Allah'tan korkun ve emirlerini dinleyin.
Allah, doğru yoldan çıkan bir topluluğu hidayete erdirmez.
109- Allah, Resulleri topladığı gün:" Size ne cevap verildi? "der. "Bizim bilgimiz yok" derler,
"gizlileri bilen yalnız sensin, sen!".
110 - Allah şöyle diyecektir: "Ey Meryem oğlu Îsâ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla!
Hani seni Rûhu'l-Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken
insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle
çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan
doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri
iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin:
"Bu ancak apaçık bir sihirdir" dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.
111- Hani Havarilere: " Bana ve Resulüme iman edin" diye ilham etmiştim. Onlar da: "İman
ettik, bizim şüphesiz Müslümanlar olduğumuza şahit ol" demişlerdi.
112- Havariler:" Ey Meryem oğlu Îsâ, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" dediler.
Îsâ da: "İnanıyorsanız Allah'tan korkun" dedi.
113- Havâriler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru
söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım" dediler.
114- Meryem oğlu Îsâ da: "Allah'ım, Rabbimiz, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki,
bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi
rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!" dedi.
115- Allah buyurdu ki:" Ben onu size indireceğim. Fakat bundan sonra içinizden kim inkâr
ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azabı yaparım".
116- Ve Allah demişti ki: "Ey Meryem oğlu Îsâ, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan
başka iki tanrı edinin' dedin?". "Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan bir şeyi
söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı
bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!".
117- "Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbiniz olan
Allah'a kulluk edin, dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni
vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. Sen her şeyi görensin.
118- "Eğer onlara azab edersen, onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen daima üstünsün, hikmet sahibisin".
119- Allah buyurdu ki: "Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağladığı gündür. Onlar için
altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır". Allah onlardan razı
olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur.
120- Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan her şeyin mülkü Allah'ındır. O her şeye kâdirdir