Nitekim aile içinde otoritesini sağlamak isteyen erkek kadının belirli “sınırı” aşması durumunda, daha önce kendi ailesinde de görmüş olduğu kadına şiddet eylemini göstermek eğiliminde olacaktır. Olaya diğer taraftan bakmak istersek; yine bu tür şiddet eylemlerinde kendi ailesinde tanık olmuş olan kadın çoğu kez bu şiddeti sineye çekecek belki de kendi hatası olduğunu düşünerek kabullenecektir. Nitekim 2011 Türkiye Değerler Araştırmasında kadınların %27’si bazı kadınların kocalarından dayak yemeyi hak ettiğini söylemiştir. Biyolojik nedenler olarak erkekteki şizofreni gibi bazı ruhsal bozukluklar ile erkeklik hormonunun etkisi söylenebilir. Son olarak psikolojik nedenlerde ise; hayattan beklediğini alamama, stres, ekonomik güçlüklerin yarattığı baskı ortamı, aile yaşamındaki ani değişiklikler gösterilebilir.
AİLE İÇİ ŞİDDET
Kadına yönelik şiddetin, en önemli saç ayaklarından birini aile içi şiddet olarak tanımlamak mümkündür. Nitekim 4–5 Eylül 1995 Pekin deklarasyonunda, kadına yönelik şiddet, cinsel ya da psikolojik zarar görmesiyle ya da acı çekmesi ile sonuçlanan ve sonuçlanması muhtemel olan bu tip hareketlerin tehdidini, baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, ister toplum önünde ister özel hayatta meydana gelmiş olsun cinsiyete dayalı her türden şiddet olarak tanımlamaktadır .Aile içi şiddeti de aile bireylerinin yaralanmasına, sindirilmesine, öfkelendirilmesine ve duygusal baskı altına alınmasına yol açan, fiziki veya herhangi bir şekildeki hareket, davranış veya eylemler bütünü olarak tanımlayabiliriz. Bu konuda dünyadan örnekler de bulunuyor. FBI’nın tespitlerine göre ABD’de en çok görülen şiddet tipi aile içi şiddet olup, her 18 saniyede bir kadın kocasının şiddetine maruz kalmaktadır. Yine aynı şekilde; Fransa’da şiddet kurbanlarının %95’i kadın, bunlar arasında da %55’i aile içi şiddetin kurbanıdır.
Gelişmiş ülkelerde olduğu kadar gelişmekte olan ülkeler arasında yapılan araştırmalara da göz gezdirdiğimizde durumun çok da farklı olmadığını görmekteyiz. Nitekim Bangladeş’te ülkedeki cinayetlerin%50’sini kocaları tarafından öldürülen kadınlar oluşturmaktadır. Kolombiya’da ülke çapında yapılan bir anketin sonucunun gösterdiği üzere; her 5 Kolombiyalı kadından birinin eşi tarafından fiziksel şiddete, her 3 kadından birinin ise psikolojik şiddete maruz kaldığı görülmüştür. Yine Pakistan’da ev kadınlarının %99’u, çalışan kadınların ise %77’si koca dayağına maruz kalmaktadır.
Yeniden Türkiye’deki şiddete dönersek, 2003 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçları Türkiye’deki aile içi şiddeti gözler önüne sermektedir. Yapılan bu araştırmaya 1133 kişi katılmış, katılımcılara failin aile içinden olduğu durumlara ilişkin şiddet sorulduğunda katılımcıların yalnızca 104’ü geçerli cevap vermiş 1029 kişi ise cevap vermekten kaçınmıştır. Ankette sorulan bir diğer soru da bizzat şiddete maruz kalmaya ilişkindir. Bu soruya olumlu cevap verenler arasında ise %64’ü kadındır. Ayrıca ankette ilgi çeken bir başka tespit ise yaygın kanının aksine, şiddete uğrayan kadınların çoğunluğunu lise ve üniversite mezunlarının oluşturuyor olmasıdır. Bir diğer ilgi çekici sonuç da yine toplumdaki yaygın bir görüş olan, düşük gelir sahibi ailelerde aile içi şiddete daha çok rastlandığı kanısının yanlış olduğudur. Zira araştırma sonuçlarına göre, aile içi şiddetin en fazla görüldüğü ekonomik tabaka orta tabakadır. Bunun yanı sıra ekonomik geliri “iyi” olarak nitelenen tabakada, ekonomik gelirin düşük olduğu tabakaya göre daha fazla şiddet görülmesi de şaşırtıcı bir sonuçtur.