Ya açar nazmı celîlin bakarız yaprağına,
Yahud üfler geçeriz bir ölünün toprağına…
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için..!
Merhûm İstiklâl şâiri Mehmed Âkif Ersoy, Kur’ânı Kerim’e karşı vazifelerimiz konusunda bu dizeleri dile getiriyor.
Bir kitâbımız, Rabbimizden bize gönderilmiş bir mektup, bir hayat programımız var. Okunup, anlaşılıp anlatılsın, hayata tatbik edilsin diye. Kendisiyle dünya ve âhiret huzuru mutluluğu sağlanması gereken bir kitap.
Hâl böyleyken, sadece okunup sevap beklenen bir kitap gibi algılanıyor zaman zaman… “Ölmüşlerimizin ardından okuyalım”, elbette okuyabiliriz. “Düğünde, dernekte, törende okuyalım, güzel nağmesinden kulaklarımız istifade etsin” diye… Ancak Kur’an’ın indiriliş gayesi bunlardan hiçbiri değildir.
“(Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab’ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sa’d, 29)
buyurulur.
Ölmüş olan annebabamızın, dedeninelerimizin veya bir başka yakınımızın, sevdiklerimizin rûhuna Kur’ân okurken;
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.
O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (Hucûrât, 12)
Âyeti celîle’sinden asıl istifâde etmemiz gerekenin, bizim gibi hayatta olanlar olduğunu,
Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” bu ve benzeri ayetlerden asıl
istifade etmesi gerekenler, hayatta olan ve ayetlerde bahsedilen hususlara muhatap olanlardır. Bu problemlerle karşı karşıya bulunanlar olduğumuzu idrâk etmeliyiz.
Kur’ân’ın bir hayat kitabı olduğunu ve hayatta olanları uyarmak için geldiğini YâSîn Sûresi’nde Rabbimiz;
“Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.” (YâSin, 70) buyurmaktadır.
Bu bilinç istikâmetinde onu okumalı, okutmalı, anlamalı ve hayatımıza yansıtmalıyız. Rabbimiz, aklımızın ve anlayışımızın önündeki engelleri kaldırsın.
Yahud üfler geçeriz bir ölünün toprağına…
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için..!
Merhûm İstiklâl şâiri Mehmed Âkif Ersoy, Kur’ânı Kerim’e karşı vazifelerimiz konusunda bu dizeleri dile getiriyor.
Bir kitâbımız, Rabbimizden bize gönderilmiş bir mektup, bir hayat programımız var. Okunup, anlaşılıp anlatılsın, hayata tatbik edilsin diye. Kendisiyle dünya ve âhiret huzuru mutluluğu sağlanması gereken bir kitap.
Hâl böyleyken, sadece okunup sevap beklenen bir kitap gibi algılanıyor zaman zaman… “Ölmüşlerimizin ardından okuyalım”, elbette okuyabiliriz. “Düğünde, dernekte, törende okuyalım, güzel nağmesinden kulaklarımız istifade etsin” diye… Ancak Kur’an’ın indiriliş gayesi bunlardan hiçbiri değildir.
“(Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab’ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sa’d, 29)
buyurulur.
Ölmüş olan annebabamızın, dedeninelerimizin veya bir başka yakınımızın, sevdiklerimizin rûhuna Kur’ân okurken;
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.
O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (Hucûrât, 12)
Âyeti celîle’sinden asıl istifâde etmemiz gerekenin, bizim gibi hayatta olanlar olduğunu,
Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” bu ve benzeri ayetlerden asıl
istifade etmesi gerekenler, hayatta olan ve ayetlerde bahsedilen hususlara muhatap olanlardır. Bu problemlerle karşı karşıya bulunanlar olduğumuzu idrâk etmeliyiz.
Kur’ân’ın bir hayat kitabı olduğunu ve hayatta olanları uyarmak için geldiğini YâSîn Sûresi’nde Rabbimiz;
“Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.” (YâSin, 70) buyurmaktadır.
Bu bilinç istikâmetinde onu okumalı, okutmalı, anlamalı ve hayatımıza yansıtmalıyız. Rabbimiz, aklımızın ve anlayışımızın önündeki engelleri kaldırsın.