Kim evinde oturduğu hâlde Allah yolunda mal infak ederse, (harcarsa), onun her dirheminin (4.8 gram gümüş) karşıl ığında yedi yüz dirhem vardır. Bizzât Allah yolunda gazâya gider ve bu yolda da infakta (harcamada) bulunursa, onun her dirhemine karşılık yedi yüz bin dirhem vardır. (Hadîs-i şerîf-Tergîb-ül-İbâd)
Denizde cihâd edenin karadakine üstünlüğü, on gazâ yapmak kadardır. (Hadîs-i şerîf-Tergîb-ül-İbâd)
Gazâ Ordusu:
Allahü teâlânı n rızâsı için O'nun dînini yaymak, din, nâmus ve vatanı korumak için düşmanla savaşan müslüman askerler.
Gazâ ordusu, duâ ordusuna muhtaçtır. (İmâm-ı Rabbânî)
GAZAVÂT:
Gazâ kelimesinin çoğulu. (Bkz. Gazâ)
GAZAB:
Hiddet, öfke, kızgınlık. (Bkz. Gadab)
GÂZİ:
Allahü teâlânın dînini yaymak, din, nâmus ve vatanına saldıran düşmanı kovmak için savaştıktan sonra geri dönen müslüman. (Bkz. Mücâhid)
Bir gâziye veya mücâhide yardım edeni, Cenâb-ı Hak mahşerde (gölge olmayan günde) gölgelendirir. (Hadîs-i şerîf-Tergîb-ül-İbâd)
Ey mes'ûd ve bahtiyâr kardeşim! Amel ve ibâdet, niyet ile olur. Kâfirlere karşı savaşa giderken, önce niyeti düzeltmelidir. Ancak, bundan sonra sevâb kazanılır. Muhârebeye (savaşa) gitmekten maksad; Allahü teâlânın ismini, dînini yaymak ve yükseltmek, din düşmanlarını zayıflatmak ve bozguna uğratmak olmalıdır; adam öldürmek, can yakmak niyeti ile cihâda gitmemelidir. Gazâdan selâmetle çıkan gâzi olur, mücâhid olur. Ölen, hâlis şehîd olup, en büyük sevâblara, nîmetlere kavuşur. (İmâm-ı Rabbânî)