Tüm bunları gerçekten de ancak anne olduğunda anlar insan. Anneler, her zamanki gibi haklı çıkmışlardır. Bir de bakarsınız ki annenizin size garip veya olağanüstü gelen tepkilerinin aynısını siz de sergilemektesinizdir. Hatta şunu söyleye bilirim ki bu değişim, çocuğunuzu henüz kucağınıza dahi almadan, bir anne adayı olduğunuzu öğrendiğiniz anda başlamıştır. İçinizde minik bir kalbin attığını bildiğiniz an her şey değişir. Karşıdan karşıya geçerken defalarca acaba gelen araç var mı diye yolu kontrol ettiğinizi fark edersiniz. Eskiden size araba çarpsa, yanacak can, canınız değilmiş gibi... Ancak bu bambaşka bir durumdur. Sevgi ve sorumluluğunuz öyle büyüktür ki, kendi canınız ikinci plânda kalır.
“Anne” deyince insanın aklına gelen ilk kelimeler “şefkat” ve bu şefkatten doğan “fedakârlık”tır. Gerçekten de annelerin evlâtları için yaptıkları fedakârlıklar akıl almaz boyutlardadır. Anneliğe hazırlanış döneminde, kadınlar özveride bulunmaya başlar. Sadece sağlıklı bir yavru sahibi olmak gayesiyle yıllarca sürdürülmüş kötü alışkanlıklar dahi bırakılabilir. Hiçbir şekilde sigaradan vazgeçemeyen bir kadın, bebeği için bu kararı verebilir. Fazla kafein almamak için çok sevse de çay, kahve, kola gibi içecekleri azaltabilir. Tüm bunları bir kadın, henüz annelik provaları yaptığı sırada, yani bebeğini kucağına alıp sıkı sıkı sarılmadan önce dahi yapabilir. Oysa yavrusu onun için henüz bir yabancıdan farksızdır, daha neye benzediğini bile bilmemektedir. Lâkin Allah Teâlâ, kadının gönlüne yaratılışında evlâtlarına karşı şefkat tohumlarını ekmiş; bu tohumlar, kalplerde bebek sahibi olunacağı öğrenildiği an yeşermeye başlamıştır. Bebekler kucağa alınıp mis kokuları içlere çekildiğinde bu tohumlar büyüme sürecini tamamlar ve meyve vermeye başlar. Artık anne evlât arasında öyle sıkı bir bağ vardır ki tarif edilemez.
Bir anne olarak hayatınızda çok önemli bir yer işgal etmeye başlar, bu kendi çok küçük ama ihtiyaçları büyük canlı. Bundan bir sene önce yaşamınızda böyle bir varlığın olmadığını aklınıza bile getiremezsiniz. Uykusuz geceler, susturulamayan ağlamalar, binbir meşakkat sonrası bir de bakarsınız ki yavrunuz artık size gülücükler atmaya başlamıştır; her şeyi bir anda unutursunuz. Bir türlü düşürülemeyen ateşler, hastaneye koşuşturmalar, etrafa püskürtülen ilâçlar sonrası yavrunuz size anne demeye başlar, bir anne sözcüğünde her şeyi unutursunuz. Yapıp yapıp yediremediğiniz yemekler, kırılan dökülen eşyalar, hiç bitmeyen oyuncak dağınıklıkları içerisinde çocuğunuz boynunuza sarılıp yanağınıza bir öpücük kondurur, her şeyi unutursunuz. Masa başında geçirilen saatler, heceleye heceleye yapılan okumalar, vaktinde hazırlanmayan çantalar, evde unutulan ödevler sonrası çocuğunuz kargacık burgacık harflerle sizin için bir şiir yazar her şeyi unutursunuz. Binbir emekle büyütür, evlendirir, her sıkıntısında ondan daha çok üzülür, endişelenirsiniz, çocuğu nuz sizi ziyarete gelir, torunlarınızı kucağınıza alıp hoplattığınızda her şeyi unutursunuz. Annelik bir ömür boyu yapılan binlerce fedakârlık ve küçük şeylerden gelen inanılmaz büyük bir mutluluktur.
Yaratıcımız, sadece insanlara değil tüm canlılara, yavrularına karşı bir şefkat hissi vererek doğada muhteşem bir denge kurmuştur. Değerli bir aile büyüğümün evindeki bir çiçeğin davranış şekli, bir anne olarak gözlerimi yaşartmaya yetmişti örneğin. Çiçeğin belli bir zaman sonra saksısında yavrusu çıkmaya başlıyor ve işte o an, anne çiçek artık gelişmeyi bırakıyor. Yavru çiçeğe yer kalmaz endişesi taşıyan anne çiçeği ancak başka bir saksıya alırsanız büyümeye devam ediyor. Ve bu durum saksılar ne kadar büyük olursa olsun değişmiyor.
Hayvanlar âleminden de ibret verici manzaralar hemen gelir aklımıza. Kendi küçücük bedenlerine bakmadan anne kuşların yavrularını düşmanlarına karşı korumaları, çocuklarına yiyecek bulmak için anne aslanların verdikleri uğraşları, sakat yavrusu için sürüden ayrılmayı göze alan anne fili hatırlayıveririz. Bunların yanında bir belgeselde denk geldiğim bir manzara vardır ki yürek parçalayıcıdır. Maymunlar arasında hem de en vahşi tür olarak bilinen babunlara aittir zihnimize kazınan bu görüntüler: Yavrusu ölen bir anne babunun davranışları izlenir günler boyunca. Bu duruma çok üzülen ve çocuğunun öldüğünü kabullenemeyen anne babun hâlâ canlıymış gibi yavrusunu dolaştırmaya devam eder. Nereye gitse yanında taşır. Anne babun, artık yavrusu çürüyüp parçalandığı halde uzunca bir süre onun tüylerini temizlemeye vs. devam eder. En vahşi maymun türünün evlâdıyla olan bağının ne derece kuvvetli olduğunu ispatlar bu acıklı görüntüler...
Bir çiçek kendi kendine böyle bir karar alamayacağı, anne kuş kalbinde bu cesareti kendi kendine bulamayacağı gibi; daha önce kolay uyanmayan bir kadın da anne olur olmaz evlâdının beşiğinden gelen en ufak sesi kendi gayretleri sonucu duyamaz, koca bir ömrü yavrusu için feda edemez. Yarattıklarına karşı son derece merhametli olan Yüce Zat’ın tüm anneleri böyle programladığının göstergesidir tüm bunlar...
Annelerin evlâtlarına karşı hissettikleri şefkati, merhameti toplasanız Allah’ın kullarına karşı olan şefkatinin yanında denizde katre misali kalırmış denir. İşte bu rahmetin enginliği de ancak anne olunca anlaşılıyor. Ey rahmeti bol padişah, hepimize sonsuz rahmetinle muamele et...(Amin)
Ve Rabbim; annelere anneliği, yavrulara evlât olduklarını, hiçbir şeyin ve hiç kimsenin unutturmasına fırsat verme.